Hayko Cepkin - Sandık Albümü




Hayko Cepkin, “Sandık” albümü ile sevenleriyle buluşmaya hazırlanıyor..Farklı tarzı, şarkı sözlerindeki içtenlik, ilginç sahne performansları ile dikkat çeken Hayko Cepkin,İnsan doğasındaki varoluş ve yok oluşun anlatıldığı yeni albümünde söz-müzik ve düzenlemeler kendine ait.. İlk video klip ise ‘Yol Gözümü Dağlıyor’a geliyor.Albümündeki diğer şarkılar ise şöyle;

1-Sandık
2-Yol Gözümü Daglıyor
3- Gelin Olmuş
4-Balık Olsaydım
5-Sahibi Yok
6-Doymadınız
7-Açtırdınız Kutuyu
8-Sandığım Hazır
9-Yolun Sonu

Rock Müziğin Sevilen ve Tarzıyla İlgi Çeken İsmi Hayko Cepki'nin Yeni Albümü 
"Hayko Cepkin - Sandık" 22.02.2010 Tarihinde Satışa Çıkıyor



Suat Suna | 1993 - 2010



Biyografi

1975 yılının Mayıs ayında doğan Suat Suna, okuluyla eş zamanlı olarak devam ettiği ıstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı Keman Bölümü'nden 1992’de, ortaokul ve lise eğitimini aldığı Saint Benoît Fransız Lisesi'nden de 1994 yılında mezun oldu. Ardından Maltepe Üniversitesi ıletişim Fakültesi'nde lisans öğrenimini tamamladı.


Profesyonel müzik hayatına lise yıllarında başlayan Suat Suna, Milliyet Gazetesi'nin liselerarası müzik yarışmalarında bir çok derece elde etti. ılk ulusal başarısını 1992 yılında katıldığı Beyaz Güvercin şarkı Yarışması'nda ikinci olarak kazandı. Onu sevenleriyle buluşturan en önemli yıl ise 1993 oldu. PopShow'93 şarkı yarışmasında birinci, ikinci ve dördüncü olan eserlerin bestecisi, söz yazarı ve yorumcusu olarak, büyük kitlelerin sevgisini kazandı.

Suat Suna'nın o yıllardan günümüze ulaşan müzik kariyerinde, yeni albümü "Aşkın Adı" ile birlikte toplam 11 albümü, sözü ve müziği kendine ait 100'den fazla şarkısı bulunuyor. Bu şarkıların arasında; Fatih Erkoç, Işın Karaca, Aşkın Nur Yengi, Yıldız Tilbe, Asya, Mahsun Kırmızıgül ve Hülya Avşar başta olmak üzere bir çok ünlü sanatçı tarafından seslendirilen eserler de var.

Pop müziğin yanı sıra, klasik batı müziği konusunda da sürekli olarak kendini geliştirmeyi hedefleyen Suat Suna, yaklaşık 20 yıldır birlikte çalıştığı ve ülkemizin klasik müzik alanında yetiştirdiği en önemli şef ve keman üstatlarından Saim Akçıl'ın gözetiminde eğitimini sürdürüyor.


Diskografi

01 - Ansızın Çektin Gittin | 1993
  
01. Ansızın Çektin Gittin
02. Bıktım Artık
03. Düşünme Artık Geçmişini
04. Elbet Bir Gün
05. Gecenin Sesi
06. Gözlerin Benden Çok Uzakta
07. Kaybolan Yıllarım
08. Unutulmuyor
09. Yalnız Seninle
10. Gizli Sevda
___________________
02 - Sözüne Kanmam | 1994

01. Sözüne Kanmam
02. Son Bir Defa
03. Sev Artık
04. İnanmam
05. Böyle Yaşanmaz
06. Sevgi Mi Aşk Mı Bu
07. Söyle Ne Olurdu
08. Nasıl Nereye Kaçsam
09. Yeri Göğü İnletsen
10. Şarkım Sana
 ___________________
03 - Hasret Fenerleri | 1995


01. Aldırma
02. Gün Doğmadan
03. Ben Aşkı Böyle Bilmezdim
04. Bırakma
05. Hasret Fenerleri
06. Olmadı
07. Yalnız Değil
08. Yeter
09. Yaz Yağmuru
10. Aramızdaki Uçurumlar
_______________

04- Rüyam ve Sen | 1996 


01. Allah'ından Bul
02. Bana Son Bir Kez Gül
03. Yalanım Yok
04. Dört Yanım Hüsran
05. Niye Yanımda Yoksun
06. Sensiz Kaldım
07. Gurbet Bitmez Oldu
08. Yine Sevmek
09. Rüyam Ve Sen(Enstrümantal)
10. Aşklar Biter
 _______________
05 - Yapamam Sensiz | 1997

01. Ağla
02. Bir Ben Yapamam Sensiz
03. Haydi Gül Biraz
04. Unutamadım
05. Sebepsiz Şarkı
06. Gülmedim
07. Canım Benim
08. Korkmazdım
09. Hani Sevenler Nerde
10. İhtimal(Enstrümantal) 
 _______________
  
06 - Yolun Açık Olsun | 1999



01. Zor Bulursun
02. Boyun Eğmem
03. Gel
04. Kadınımsın
05. Çık Hayatımdan
06. Yolun Açık Olsun
07. Sensiz Garibim
08. Günahsızım
09. Yarın Gün Değil
10. Hayat Bir Hata
 _______________

07 - Sana Haksızlık Ettim | 2000



  
01. Alemin En Güzeli
02. Sana Haksızlık Ettim
03. Hasretim Sana
04. Pişmanım
05. Sen Sev Yeter
06. Sabret
07. Ne Yaptım
08. Nasip Olur Mu
09. Sevmedin
10. Seninle Olmaz

 _______________
08 - Su Damlası | 2002



01. O Lelli
02. Öksüz Kaldım
03. Vazgeçmem Senden
04. Sersefilim
05. Değil
06. Can Dayanır mı
07. Sürgünüm
08. Su Damlası
09. Erguvan Yılları
10. O Lelli (İsko versiyon, İskender Paydaş)

 _______________
09 - Leyla | 2004



01. Leyla
02. Ada Boş
03. Ölürüm Kollarında
04. Nefessiz
05. Hücre (Nerde)
06. Evi Terkettim Bugün
07. Tanırsın
08. Elveda
09. Allah'ın Dediği Olur
10. Leyla (remix Kayahan Açar, İskender Paydaş)
11. Leyla (remix Ozan Bayraşa)

 _______________
10 - "10" | 2006
 

01. Yaran Yok mu
02. Senden Önce Yoktum
03. Her Aşkın Sonu Var
04. Dermansız Aşk
05. Belki
06. Güvercinim
07. Elveda
08. Söz Geçmiyor Artık
09. Sen
10. Yaran Yok mu (Akustik)
  _______________
11 - Aşkın Adı | 2010



01. Aşkın Adı...
02. Kör Olmuşsun
03. Helal Etmiyorum
04. Bi'tanemdin
05. Sen Üzülme Yüreğim
06. Harabe
07. Babam için
08. Dönmeyeceğim
09. Aşkın Adı (remix)

Arkadaş


Arkadaş !
Kalbinin gözüyle bak bana…
Gönlünün sesiyle seslen ruhuma…
Vicdan kulağınla dinle konuşulanları …
Sakın vefasızlık etme gerçeklerine.
Çünkü;
Dostun vefasızlığı; düşmanın tecavüzcü tavırlarından daha zararlıdır.
Ahd-e vefanın manasını öğren…
Sayğıyla dokunmayı hissettir sevğiliye …
Hatırla sevdiklerini, tebessüm et…
Gözlerinden çıkan sevinç taneleri aydınlatır etrafı.
Çünkü;
Gerçek bir gülümseme dostlar arasındaki en kısa HAYAT mesafesidir.
(…)
Ebru çiçeği

Biri bana neler olduğunu söyleyebilir mi - Gökhan Cemal Aslan

Neler Oluyor…
Bugünlerde gerçekten çok tuhaf şeyler oluyor o kadar amatörce yapılıyor ki bazı şeyler sanki birileri doğu insanının birbirini yemesini istiyor… Ortada hiç bir şey yokken bir bakıyorsunuz gençler konuşmak yerine milletine zarar vermeye çalışıyor bir yandan esnafın biri almış silahını etrafa saldırıyor…
Allah Aşkına ne istiyorsunuz bu milletten? Bu ülkenin insanları barışa huzura layık değil mi?Ne zaman he tamam artık silahlar konuşmayacak diyoruz birileri bir şekilde ortaya öyle şeyler çıkarıyor ki kendimizden nefret etmeye başlıyoruz…Örneğin Reşadiye şehitleri….Tam 7 er şehit verdik ne uğruna? Yanlış istihbarat uğruna… Peki, kim verdi bu yanlış istihbaratı… Türkiye’nin iç işlerinde başka kimler var? Kimler bizi kukla niyetine kullanıyor? Ya da kullanmaya çalışıyor…
Tarihimiz bize daima dış güçlere karşı korunmamız gerektiğini söylüyor… İnsan yedisinde ne ise Yetmişinde de O’dur… Derler ya! Dış Güçler de aynı şekilde kendi iç işlerini halletmişler (!)gelip bide bizim sorunlarımıza çözüm arıyorlar. Burada Türkiye cumhuriyeti vatandaşlarına düşen tek görev birbirimize sahip çıkmaktır devletimizin gidişatı dışa bağlılığı sürdükçe çöküş dönemindedir. Ne zamanki kendi ayaklarımız üzerinde durmayı öğrendik Ancak o zaman sorunlarımıza kimse karışmayacaktır…
Ayrıca bu dış güçler kendi vatandaşımıza yaptırıyor pisliklerini örneğin geçen gün Muş/Bulanık ‘ta bir esnaf vatandaşlara ateş açıyor hem de kalaşnikof ile… Gelin görün ki bu kişi yapılan araştırmalar sonucu 90’lı yıllarda başlatılan gönüllü koruculuk sisteminin içinde olduğu ortaya çıkıyor. Burada ilk akla gelen ne olur sizce… ? Yorum Sizindir. Tek Sözüm var size… Defolun Ülkemizden… Bizi sorunlarımızla baş başa bırakın.Aslında Tek Sorun Sizlerisinz De Neyse…..

Editör Notu: Bu yazı 3. Sayı için yollanmıştı; ancak yazarımızın gönderdiği "İcadı Tarafından Ezilen Mucid" başlıklı yazıyı 3. sayıda yayınlamayı daha uygun görmüştüm. Neticede o yazı bu ay sizinle...

Müzeyyen Senar - Saklı Kayıtlar 1934-1996

Zeki Müren'den sonra Müzeyyen Senar'ın da Saklı Kayıtlar adlı albümü Sethan Müzik etiketiyle çıktı. Ama Zeki Müren'inkinin aksine Müzeyyen Senar'dan daha önce dinlediğimiz şarkılar yer alıyor albümde. (Bence) Müzeyyen Senar klasiklerinin toplandığı bir albüm. Son zamanlarda çıkan en güzel albümlerden biri, ben beğenerek dinledim. Sizin de  dinlemenizi tavsiye ediyorum bana hak vereceksiniz.

Albüm Bilgileri




1. Müstear Saz Semai
Mükerrem Akıncı
2. Gel Ey Saki
Söz & Müzik: Rahmi Bey
3. Dün Gece Mehtaba Dalıp
Söz: Mahmut Nedim Güntel Müzik: Emine Semahat Özdenses
4. Gecenin Matemini Aşkına Örtüp Sarayım
Söz & Müzik: Selahattin Pınar
5. Ömrümüzün Son Demi
Söz: Ahmet Orhan Arıtan Müzik: Selahattin Altınbaş
6. Kanun Taksimi
Kanun: Göksel Kartal
7. Neden Düştük Biz Bu Hale
Söz: Rıfat Ayaydın Müzik: Zeki Duyguluer
8. Agora Meyhanesi
Söz: Onur Şenli Müzik: İsmet Nedim Saatçi
9. Bayati Peşrev
Seyfettin Osmanoğlu
10. Hala Acıyor Gözlerinin Yaktığı Yerler
Söz: Mustafa Nafız Irmak (Çamlıtepe) Müzik: Şerif İçli
11. Benzemez Kimse Sana
Söz: Rüştü Şardağ Müzik: Mehmet Fehmi Tokay
12. Karşıdan Yar Güle Güle
Söz & Müzik: İsmail Dede Efendi
13. Klarnet Taksimi
Klarnet: Bülent Altınbaş
14. Hicran Hastasıyım
Söz: Vecdi Bingöl Müzik: Kadri Şençalar
15. İzmir'in İçinde Vurdular Beni
Söz & Müzik: Anonim
16. Ud Taksimi
Ud: Yıldıran Güz
17. Bir Gönül Vardı Bende
Söz: Sedat Ergintuğ Müzik: Ferit Sıdal
18. Sevmekten Kim Usanır
Söz: Hikmet Minir Ebcioğlu Müzik: Ali Teoman Alpay
19. Şimşir-i Nigahıyla Vuruldum Ciğerimden
Söz: tanburi Ali Efendi Müzik: Hafız Kemal
Murat Mutlu

Tepki - Murat Mutlu

Yazmayacağım demiştim, söz vermiştim bu konuda; ama susturamıyorsun içindekini. Konuşuyor, bağırıyor, boğazını patlatıyor; yazacaksın, yazmak zorundasın diye. Bilmiyorum bu yazı da ötekiler gibi size ulaşamamanın kahrını yaşayacak mı? Zaten çalakalem yazıyorum, fikrimi değiştirmeden yazıp yayınlamalıyım ki sussun artık.
Halimize bakın, ülkenin haline. Bugün azıcık düşünme yetisine sahip olan birinin bile farkedebileceği sorunlarla boğuşuyoruz.Bir yandan (bence) kimin niçin ortaya attığı malum iddialar, ülkeyi adeta canlı bombaya çeviren sinir, tahammülsüzlük hali Yargıyı, askeri yıpratma demeçleri, yazıları ve nihayet operasyonları. Bizzat devlete egemen olan gücün eliyle yapılanlar.
Aydınlatma parolasıyla yola çıkanlar gerçekten aydınlattılar. Biz ülkeyi aydınlatacak zannederken, her şeyi özelleştirdiler, İMF'ye geçit yok deyip beklediler ardından çok büyük başarıymış gibi anlaşma imzaladılar; akrabalarını ihaleye boğdular, oğullarına gemi aldılar, Emniyet Genel Müdürlüğü'nün çalışmasında en tehlikeli oluşum diye rapor verilen cemaati sivil toplum örgütü gibi gösterdiler. Bunları inceleyen yargıya ise yaklaşma yakarım mahiyetinde demeöler verildi, yazılara yazıldı, operasyonlar yapıldı. Ergenekon gibi davalarda mangalda kül bırakmayanlar, söz konusu bunlar olunca o külleri yalayıp yuttular.Aklımda başka bir cümle daha var; ama o kalsın.
Ben bir vatandaş olarak endişeliyim. Olanlardan, olacaklardan. Bazı çevreler bir ara dillerine dolamıştılar "paranoyak bunlar" diye. Evet, paranoyaklaştık. Bilin bakalım kimin sayesinde?
Geriye dönelim; askeri yıpratma demiştim. Bu yazıyı okuyanlara soruyorum: "TSK başkasının ordusu mu?" İşgal için mi geldi?" Haklsınız, elbette hayır bu soruların cevabı. Hayır da nedir bu yapılanlar? Nedir bu ortalığı toz duman eden saçmalıklar? Güncel olduğu için söylüyorum: Cami bombalanacakmış. Genelkurmay Başkanı sayın İlker Başbuğ'un ağzıyla cevap veriyorum: "Vicdansızlıktır, lanetliyorum!"
Bu ordu bizim. Bir zamanlar dedenizin, babanızın görev aldığı şimdiyse abinizin, kardeşinizin, dayınızın, arkadaşınızın hatta sizin görev yaptığınız ordu. Sizin de bir unsuru, bir parçası olduğunuz ordu. Buraya işgal için gelmediler. Hiçbir yerden gelmediler, onlar, hayır bizler hiçbir yerden gelmedik. Biz zaten binlerce yıl burdaydık. O bahsettiğimiz ordu da yanş bizim de bir unsuru olduğumuz ordu da bir zamanlar bu ülkeyi darağacına çıkaranları darağacına çıkaranlar.
 Yok hayır sormayın kendinize bu taraf mı diye? Evet, tarafım! Askerden tarafım, yargıdan tarafım, ülkemi, devletimi yaşatacaklardan tarafım.
  Yıllar önce Levent Kırca'nın "Olacak O Kadar" adlı programındrda izlemiştim. Kurtuluş Savailişı'na katılan birinin ruhu çağrılıyordu bir skeçte. Skecin sonunda "...yazıklar olsun size, yazıklar olsun size!" denmişti. Ben de tekrarlıyorum: yazıklar olsun size ki bu ülkeyi, bu milleti bu hale getirdiniz.Yazıklar olsun size! Sadece bugün bunları yapanlara değil, geçmişte benzerlerini yapan herkese.
Not: Yazı sert olmuş olabilir; ama bundan çok daha sert ve ayrıntılı bir yazı daha var heybemde. Yayınlama, sana da dergiye de zarar verirler diye şimdilik yayınlamıyorum.

Fuzuli - i Bağdadi - Nurullah Geyik




16. yy.'ın yalnız Azeri edebiyatınn değil bütün Türk edebiyatının tanınmış en büyük şairlerinden olan Fuzuli'nin asıl adı Mehemd'dir. Molla Süleyman adında bir kişinin oğludur. Kaynaklarda adı Fuzuli Mehmed bin Süleyman olarak geçer.
            Onun hayatı hakkında çok az bilgi sahibiyiz.Doğum tarihi ve doğum yeri kesin olarak bilinmemektedir. Bazı kaynaklar onun Kerbela'da, bazıları Hille'de bazılar da Bağdat'ta doğduğunu söyler. Kesin olarak bilinen bir şey vardır ki o da Bağdat civarında doğduğu ve hayatı boyunca Bağdat, Kerbela ve Hille civarında dar bir bölgede yaşadığıdır.
            Kaynakların Fuzuli'yi Bayat aşiretinden göstermeleri onun Kürt olduğu söylentilerinin ortaya atılmasına sebep olmuştur. Fakat O, Hadikatü's Sü'eda ve Farsça divanının mukaddimesinde ana dilinin Türkçe olduğunu açıkça belirtmiştir. Bu da onun eski bir Oğuz aşireti olan  Bayatlar'dan olduğunu göstermektedir.
            Fuzuli'nin ne derece bir eğitim gördüğü de kesin olarak bilinmemekle Türkçe divanının mukaddimesinde; küçük yaşta okula başladığını ve aşklane şiirler yazdığını fakat şiirlerinin bilimden uzak yoksun olmasını istemediğini için bütün akli ve nakli bilimleri öğrendiğini anlatır. Gerçek şudur ki;  Fuzuli, alim bir şairdir. Eserlerinden onun ilim ehli bir kişi olduğu ayrıca Arapça ve Farsça eserler yazdığı için bu dillere de vakıf olduğu ve bunları iyi bir derecede bildiği anlaşılmaktadır.
            Fuzuli'nin yaşadığı Bağdat şehri o zamanlarda Osmanlı ve İran arasında birçok kez el değiştirmiştir. Bu nedenle Fuzuli daima kendini himaye edecek bir koruyucudan mahrum kalmıştır. Sıkıntılı ve acılarla dolu bir yaşam sürmüştür.
            Bağdat'ı ele geçiren devlet büyüklerine, valilere kasideler yazmış ve bunlardan yardım görmüştür. Devlet büyüklerine bu kadar kasideye karşın Osmanlılar'dan yeterli yardımı alamamıştır. Kendisine vakıf gelirlerinden bağlanan 9 akçe maaşını alamamış bu durumu Nişancı Celalzade'ye yazdığı ünlü Şikayetname adlı eserinde alaycı bir şekilde anlatmıştır. Hayatında geçim sıkıntısı yaşadığı çektiği için Anadolu şairlerinin gördüğü saygıyı ve yaşadıkları rahatı Fuzuli görememiş bu nedenle Anadolu şairlerine özenmiştir.
            Fuzuli Şii mezhebindendir. Bu konuda uzun tartışmalar yaşanmış, bazıları onun Sunni olduğunu savunmuştur. Öne sürülen deliller arasında Kanuni'ye sunduğu Kaside'de İmam-ı Azam'dan söz etmesi ve Leyla ve Mecnun mesnevisinde Hz. Ali'nin yanında diğer halifeleri de övmesi vardır. Fakat O, yüzyılın en büyük Sunni padişahı ve onun Bağdat beylerbeyine sunduğu eserde böyle davranması normaldir.
            Fuzuli, "boş, gereksiz" anlamlarına gelen mahlasını niçin aldığını Farsça divanının önsözünde; daha güzel mahlaslar olduğunu, bunların diğer şairler tarafından çabucak benimsendiğini, bu yüzden birçok karışıklık ortaya çıkacağını, onun için kimsenin beğenmeyeceği Fuzuli mahlasını aldığını açıklamıştır. Bunun aynı zamanda "Fazl" kelimesinin çoğulu olduğunu da sözlerine eklemiştir.
            Fuzuli, alim bir şaridir. Türk, Arap, Fars dillerini ve bu üç dilin edebiyatlarını çok iyi öğrenmiştir. Zamanın geçerli tüm ilimlerini okumuş ve bilgi sahibi olmuştur. Fuzuli, cahilliği asla bağışlamaz, insanın ilimleri öğrenmesi gerektiğini, ilmin ancak insanlara itibar sağlayacağını ilimsiz cahil kişilerin hiçbir şeye yaramadığını söyler.

Eserleri:
Türkçe Eserleri:
·                     Türkçe Divan
·                     Leyle ve Mecnun
·                     Bebg ü Bade
·                     Tercüme-i Hadis-i Erba'in
·                     Sahbetü'l Esmar
·                     Hadikatüs Sü'eda
·                     Mektuplar

Farsça Eserleri
·                     Farsça Divan
·                     Sakiname
·                     Enisü'l Kalb
·                     Rind ü Zahid
·                     Risale-i Muamma

Arapça Eserleri
·                     Arapça Divan
·                     Matla'ül İtikad

İletişimdeki Kopukluk - Veysel Tunç

İletişim, ya da iletişimsizlik dünyanın ortak sorunlarının başında geliyor maalesef. İletişimdeki kopukluk, kendisiyle beraber diyalog yetersizliği ve monoton yaşamak gibi birçok olayı sistematik bir şekilde doğurur. Bu olaylar zincirinde susan insan, soru soramaz hale gelirken, bundan çıkarı olanlar kazanıyor ne yazık ki. Bir öğrenci olarak akbil örneğini vermek istiyorum. Çünkü şoför ya da bir muavine parayı uzatıp bir iki kelime konuşacağımıza akbil basıp geçiyoruz. Sadece bir işe programlanmış robotlar gibi. Soru soramadığı için diyalogdan mahrum kalan insan, haliyle sorunun cevabını bulamaz ve zamanla bir bıçak misali körelir. İşleyen demir pas tutmuş olur. Peki iletişim sadece soru soramamak mı? Tabi ki hayır! Bir diğer önemli sebebi ise az okumak ve yeterli bilgi birikiminden yoksun olmaktan gelmektedir. İlkokul çağındaki öğrencilere hep kitap okumanın faydaları ve bol kitap okumaları söylenir. Bunun öneminin geç anlaşılır olması sonucunda bıçak örneğindeki gibi körelmiş bir toplumu doğurur. Monotonlaşan bir yaşamın en keyifli zamanları bile rutinleşip, unutulmuş olur. Bu söylediklerim bir kenarda dururken diyalogun da sorularla zenginleştiğinin altını çizmek istiyorum. Hele ki karşılıklı soru cevap varsa ayrı bir ahenk oluşur. Diyalogun tabiatında olmalı bu. Ama tek taraflı diyalog soru soran kişinin kredisinin tükenmesiyle biter. Ortalığı bir sis alır götürür; sessizlik! Bu iki kişi arasında büyür zamanla sayısı artar ve sinsice yaşamımızın merkezine yerleşmiş olur. İşte iletişimsizlik buradan başlar. Örnek basit görünse de içinde barındırdığı sorun büyük.
Zaranın neresinden dönsek kar deyip, bunun için çok çalışmamız gerekir. Hadi biz neyse, peki ya bizden sonrakiler ve onların da sonrakileri… Nereye bu gidiş!
Veysel TUNÇ.
Şubat 2010
Malatya

Beyşehir Gölü Canlandı


Beyşehir Gölü, milli park ilan edildikten sonra doğal zenginliği yeniden canlandı...

 Beyşehir Gölü'nde sular yükseldi, kıyılarda kuş sesleri duyulmaya başladı. Beyşehir Gölü, Doğa ve Çevre Derneği Başkanı Sami Tan, insanların kuşlara sıcak yaklaşımının artmaya başladığını söyledi.

 Beyşehir Gölü'nde, milli park ilan edilmeden önce avlanabilen su kuşlarının, bölgede avlanma yasak olduğundan vurulamadığını anlatan Tan, şimdi bu kuşların gölde özgürce yaşayıp üreyebildiklerini belirtti.

Aynı zamanda son 2 yıldaki bol yağışla dağlık güney bölgeden Derebucak Derivasyonu ile iletilmeye başlayan suyun, 2 yıl öncesine kadar tehlikeli noktalara ulaşan gölün su seviyesini yükselttiğini ifade eden Tan, şunları kaydetti:''Av faaliyetlerinin başka bölgelere kaymasıyla son yıllarda milli park alanında tür ve sayı açısından önemli artışlar var. Özellikle beyaz martı ve sakar meke gibi türler yoğunlaşmaya başladı. Ağır kış şartlarının hakim olduğu dönemde aç kalan sakar meke ve bazı türler, kentin kıyılarına kadar gelerek yiyecek arıyor. Eskiden silah sıkılan, taş atılan su kuşlarına artık insanlar daha şefkatli yaklaşıyor. Son dönemde ise bu değişim gözle görülür şekilde kendini hissediliyor. İnsanlarımız simit ve bayat ekmekleri atarak onları beslemeye başladı.''
Beyşehir Gölü su seviyesinin yükselmesiyle kıyılardaki bataklık görüntülerinin de giderek yok olduğunu bildiren Tan, ''Sahilde artık kuş cıvıltıları, sakar mekeler ve martıların sesi yükselmeye başladı. Beyşehir Gölü Milli Parkı'nın o özlediği eski günlerine kavuşmakta olduğunu söyleyebiliriz. Bu tablo ise bizleri ve yerel halkla ilçeye dışarıdan gelen doğaseverleri çok mutlu ediyor'' dedi.

Senfoni - Cemil Taşkıran



Yol, güneşi içine almış
Dalgalar, denizle oynaşır.
Gökyüzünde mavi bir gülümseyiş
Bir serenat halinde bakışırlar.

Gündüz üstüne karanlık çökerken
Yıldızlar meşalelerini karanlığa yayıyor.
Ay dalmış, gökte güneşle bakışır
Gece vakti kadar zamanı vardı
Ya sonra o gider güneşle,
Tekrar gelmek üzere...

Cemil Taşkıran
20.11.2009
Elazığ