Yazmayacağım demiştim, söz vermiştim bu konuda; ama susturamıyorsun içindekini. Konuşuyor, bağırıyor, boğazını patlatıyor; yazacaksın, yazmak zorundasın diye. Bilmiyorum bu yazı da ötekiler gibi size ulaşamamanın kahrını yaşayacak mı? Zaten çalakalem yazıyorum, fikrimi değiştirmeden yazıp yayınlamalıyım ki sussun artık.
Halimize bakın, ülkenin haline. Bugün azıcık düşünme yetisine sahip olan birinin bile farkedebileceği sorunlarla boğuşuyoruz.Bir yandan (bence) kimin niçin ortaya attığı malum iddialar, ülkeyi adeta canlı bombaya çeviren sinir, tahammülsüzlük hali Yargıyı, askeri yıpratma demeçleri, yazıları ve nihayet operasyonları. Bizzat devlete egemen olan gücün eliyle yapılanlar.
Aydınlatma parolasıyla yola çıkanlar gerçekten aydınlattılar. Biz ülkeyi aydınlatacak zannederken, her şeyi özelleştirdiler, İMF'ye geçit yok deyip beklediler ardından çok büyük başarıymış gibi anlaşma imzaladılar; akrabalarını ihaleye boğdular, oğullarına gemi aldılar, Emniyet Genel Müdürlüğü'nün çalışmasında en tehlikeli oluşum diye rapor verilen cemaati sivil toplum örgütü gibi gösterdiler. Bunları inceleyen yargıya ise yaklaşma yakarım mahiyetinde demeöler verildi, yazılara yazıldı, operasyonlar yapıldı. Ergenekon gibi davalarda mangalda kül bırakmayanlar, söz konusu bunlar olunca o külleri yalayıp yuttular.Aklımda başka bir cümle daha var; ama o kalsın.
Ben bir vatandaş olarak endişeliyim. Olanlardan, olacaklardan. Bazı çevreler bir ara dillerine dolamıştılar "paranoyak bunlar" diye. Evet, paranoyaklaştık. Bilin bakalım kimin sayesinde?
Geriye dönelim; askeri yıpratma demiştim. Bu yazıyı okuyanlara soruyorum: "TSK başkasının ordusu mu?" İşgal için mi geldi?" Haklsınız, elbette hayır bu soruların cevabı. Hayır da nedir bu yapılanlar? Nedir bu ortalığı toz duman eden saçmalıklar? Güncel olduğu için söylüyorum: Cami bombalanacakmış. Genelkurmay Başkanı sayın İlker Başbuğ'un ağzıyla cevap veriyorum: "Vicdansızlıktır, lanetliyorum!"
Bu ordu bizim. Bir zamanlar dedenizin, babanızın görev aldığı şimdiyse abinizin, kardeşinizin, dayınızın, arkadaşınızın hatta sizin görev yaptığınız ordu. Sizin de bir unsuru, bir parçası olduğunuz ordu. Buraya işgal için gelmediler. Hiçbir yerden gelmediler, onlar, hayır bizler hiçbir yerden gelmedik. Biz zaten binlerce yıl burdaydık. O bahsettiğimiz ordu da yanş bizim de bir unsuru olduğumuz ordu da bir zamanlar bu ülkeyi darağacına çıkaranları darağacına çıkaranlar.
Yok hayır sormayın kendinize bu taraf mı diye? Evet, tarafım! Askerden tarafım, yargıdan tarafım, ülkemi, devletimi yaşatacaklardan tarafım.
Yıllar önce Levent Kırca'nın "Olacak O Kadar" adlı programındrda izlemiştim. Kurtuluş Savailişı'na katılan birinin ruhu çağrılıyordu bir skeçte. Skecin sonunda "...yazıklar olsun size, yazıklar olsun size!" denmişti. Ben de tekrarlıyorum: yazıklar olsun size ki bu ülkeyi, bu milleti bu hale getirdiniz.Yazıklar olsun size! Sadece bugün bunları yapanlara değil, geçmişte benzerlerini yapan herkese.
Not: Yazı sert olmuş olabilir; ama bundan çok daha sert ve ayrıntılı bir yazı daha var heybemde. Yayınlama, sana da dergiye de zarar verirler diye şimdilik yayınlamıyorum.