Fuzuli - i Bağdadi - Nurullah Geyik




16. yy.'ın yalnız Azeri edebiyatınn değil bütün Türk edebiyatının tanınmış en büyük şairlerinden olan Fuzuli'nin asıl adı Mehemd'dir. Molla Süleyman adında bir kişinin oğludur. Kaynaklarda adı Fuzuli Mehmed bin Süleyman olarak geçer.
            Onun hayatı hakkında çok az bilgi sahibiyiz.Doğum tarihi ve doğum yeri kesin olarak bilinmemektedir. Bazı kaynaklar onun Kerbela'da, bazıları Hille'de bazılar da Bağdat'ta doğduğunu söyler. Kesin olarak bilinen bir şey vardır ki o da Bağdat civarında doğduğu ve hayatı boyunca Bağdat, Kerbela ve Hille civarında dar bir bölgede yaşadığıdır.
            Kaynakların Fuzuli'yi Bayat aşiretinden göstermeleri onun Kürt olduğu söylentilerinin ortaya atılmasına sebep olmuştur. Fakat O, Hadikatü's Sü'eda ve Farsça divanının mukaddimesinde ana dilinin Türkçe olduğunu açıkça belirtmiştir. Bu da onun eski bir Oğuz aşireti olan  Bayatlar'dan olduğunu göstermektedir.
            Fuzuli'nin ne derece bir eğitim gördüğü de kesin olarak bilinmemekle Türkçe divanının mukaddimesinde; küçük yaşta okula başladığını ve aşklane şiirler yazdığını fakat şiirlerinin bilimden uzak yoksun olmasını istemediğini için bütün akli ve nakli bilimleri öğrendiğini anlatır. Gerçek şudur ki;  Fuzuli, alim bir şairdir. Eserlerinden onun ilim ehli bir kişi olduğu ayrıca Arapça ve Farsça eserler yazdığı için bu dillere de vakıf olduğu ve bunları iyi bir derecede bildiği anlaşılmaktadır.
            Fuzuli'nin yaşadığı Bağdat şehri o zamanlarda Osmanlı ve İran arasında birçok kez el değiştirmiştir. Bu nedenle Fuzuli daima kendini himaye edecek bir koruyucudan mahrum kalmıştır. Sıkıntılı ve acılarla dolu bir yaşam sürmüştür.
            Bağdat'ı ele geçiren devlet büyüklerine, valilere kasideler yazmış ve bunlardan yardım görmüştür. Devlet büyüklerine bu kadar kasideye karşın Osmanlılar'dan yeterli yardımı alamamıştır. Kendisine vakıf gelirlerinden bağlanan 9 akçe maaşını alamamış bu durumu Nişancı Celalzade'ye yazdığı ünlü Şikayetname adlı eserinde alaycı bir şekilde anlatmıştır. Hayatında geçim sıkıntısı yaşadığı çektiği için Anadolu şairlerinin gördüğü saygıyı ve yaşadıkları rahatı Fuzuli görememiş bu nedenle Anadolu şairlerine özenmiştir.
            Fuzuli Şii mezhebindendir. Bu konuda uzun tartışmalar yaşanmış, bazıları onun Sunni olduğunu savunmuştur. Öne sürülen deliller arasında Kanuni'ye sunduğu Kaside'de İmam-ı Azam'dan söz etmesi ve Leyla ve Mecnun mesnevisinde Hz. Ali'nin yanında diğer halifeleri de övmesi vardır. Fakat O, yüzyılın en büyük Sunni padişahı ve onun Bağdat beylerbeyine sunduğu eserde böyle davranması normaldir.
            Fuzuli, "boş, gereksiz" anlamlarına gelen mahlasını niçin aldığını Farsça divanının önsözünde; daha güzel mahlaslar olduğunu, bunların diğer şairler tarafından çabucak benimsendiğini, bu yüzden birçok karışıklık ortaya çıkacağını, onun için kimsenin beğenmeyeceği Fuzuli mahlasını aldığını açıklamıştır. Bunun aynı zamanda "Fazl" kelimesinin çoğulu olduğunu da sözlerine eklemiştir.
            Fuzuli, alim bir şaridir. Türk, Arap, Fars dillerini ve bu üç dilin edebiyatlarını çok iyi öğrenmiştir. Zamanın geçerli tüm ilimlerini okumuş ve bilgi sahibi olmuştur. Fuzuli, cahilliği asla bağışlamaz, insanın ilimleri öğrenmesi gerektiğini, ilmin ancak insanlara itibar sağlayacağını ilimsiz cahil kişilerin hiçbir şeye yaramadığını söyler.

Eserleri:
Türkçe Eserleri:
·                     Türkçe Divan
·                     Leyle ve Mecnun
·                     Bebg ü Bade
·                     Tercüme-i Hadis-i Erba'in
·                     Sahbetü'l Esmar
·                     Hadikatüs Sü'eda
·                     Mektuplar

Farsça Eserleri
·                     Farsça Divan
·                     Sakiname
·                     Enisü'l Kalb
·                     Rind ü Zahid
·                     Risale-i Muamma

Arapça Eserleri
·                     Arapça Divan
·                     Matla'ül İtikad