Artık Para Kazanmalısın! / Güven Eken

Yaşam acımasız değil. Acımasız olan bugünün yöneticileri.
Uzun zamandır gençlere doğayı nasıl sevdiririz diye düşünüyorum. İçinden çıkamıyorum. Soru her defasında “Gençliğe kendini nasıl sevdiririz?” haline dönüşüyor.
Otobüste, tarlada, ofiste, sokakta, dağda, bar ve kahvelerde oturan gençliğimizi izliyorum. Kimi öğrenci, kimi sekreter, kimi garson, kimisi çoban. Hepsi iş, aş ve mutlu bir gelecek peşinde. Çoğu bu geleceği elde edemeyecek ve bu durumun suçlusu kendi menfaatinden başka bir şeye aldırmayan bu günün “büyükleri” olacak.
Gençlerimiz hayata atılana kadar geçen sürede kendilerini tanıyamıyorlar. Okul, onlara insan değil, yarışmacı muamelesini yapıyor. Aileleri, onları bu yarışın içine itiyor. Daha altı yaşından itibaren zamanlarının yarısından çoğu sıralarda çürümekle geçiyor.
Akıllarına (zaman zaman ne anlattığını tam bilmeyen öğretmenler tarafından) ezber bilgiler tıkıştırılıyor. Bedenlerinin gelişimini ve iç dünyalarını izleyemez oluyorlar. Hafta içleri okulda ezber yapmakla geçirdikleri yetmezmiş gibi hafta sonları dershanede “kalıp soru” çözüyorlar.
Yaşamlarının en azından on beş yılı hiçbir şey üretmeden ezber yapmakla geçiyor. Batı hayranı ve sonuç olarak verimli bir tüketici olarak üniversiteden çıktıklarında hiç tanımadıkları gerçek yaşamı büyüklerin sözlerinden öğrenmeye çalışıyorlar: “Hayat acımasızdır! Artık para kazanmalısın”.
Oysa yaşam acımasız değil. Acımasız olan bugünün yöneticileri. Gençliği istediğimiz gibi kullanabilmek ve alışveriş merkezlerine hapsedebilmek için on beş yıl boyunca onların sahip olduğu yaratıcı gücü yok ediyoruz. Üniversite yılları bile ders notlarından ezber yapmakla geçiyor.
15 yıllık eziyeti, kafa karıştırmaktan başka hiçbir işe yaramayan TV kültürü takip ediyor. İnsanları, açık, kapalı, Türk, Kürt, köylü, kentli, sağcı, solcu, ortacı gibi sınıflara bölüyoruz. Lafı “git kendine bir sınıf edin” demeye getiriyoruz aslında. Böylece yaşamın ve ülkenin bütünlüğü, zihinlerde parçalanmış oluyor.
Sonuç olarak bir gün gençler de “büyük” oluyor. Hepsi birer anne, baba, patron, toprak ağası veya üst yöneticiye dönüşüyor. Her varlık gibi, onlar da içinde ne varsa onu yansıtıyor, böylece sistem yürüyüp gidiyor.
Gerçek doğa sevgisinin, ülkesinin geçmişine ve kendisine iyi ve kötü yanlarıyla sahip çıkabilen, özgüven sahibi bireylerde yeşerebileceğine inanıyorum.
Türkiye’nin zengin doğası ve geçmişi, bu özgüvene kavuşmamız için gereken her şeyi içeriyor.
Daha önce CNN Türk'te yayınlanmıştır. Doğa Derneği'ne teşekkür ederiz.
http://www.cnnturk.com/Yazarlar/GUVEN.EKEN/Artik.para.kazanmalisin/112.3437/index.html