Emek Kavramına Farklı Bir Bakış / Kübra Mutlu

Emek, varlığın kendisiyle bir bütündür. Var olan her şey emeğin bir parçasıdır. Okula gelen öğretmenin ders işlemesi bir emek olduğu gibi onu dinleyen öğrencinin de sarf ettiği çaba bir emektir. Aynı zamanda öğrenci dinleyip başka bir şey ile meşgul olan öğretmenin de sarf ettiği de bir emektir. Emek her alandadır, benim bu yazıyı yazarak, sizin okurken ayırdığınız vakitte emekle ilintili bir durumdur.
     Yukarıda bahsettiğim konular emeğin hizmet yönünden anlaşılabilmesi için genel ve basit örneklerdir. Bir de emeğin üretim alanına yeri vardır ki, üzerinde hassasiyetle durmamız gereken bir durumdur. Sizlere örnek vermek istiyorum.
      Sokaklarda ayakkabı boyayan, elleri nasır toplamış, yüzleri esmer, kaşları, gözleri, saçları kara çocukların yaptığı işe saygı duyan, onların önünde eğilen kaç kişi var dersiniz? Lütfen gerçekçi olup bu soruyu kendimize soralım, maalesef yok derecede denilecek kadar az, o var olanların bir kısmıca acıma duygusu içindeler.
       Oysa alın teri döken herkes kutsal bir iş yapıyordur. Onlara acımak, yapılan haksızlığın en büyüğü olur. Asıl acınacak birisi varsa oda onların okula gitmelerini engelleyen, küçük yaşta ezilmelerine olanak tanıyan her fırsatta onları itip kalkan toplumun ta kendisidir.
        Emek sahibinin bu durumdan hiç mi kabahati yok? Diye sorarsanız vereceğim cevap tabi ki var olacaktır. Çünkü emek sahibi yeteri kadar örgütlenmemiş, sınıf dayanmasına gereken özeni göstermemiş toplum menfaatinin gücüne yeteri kadar inanmamıştır. Burjuvanın içine bir kısmı entegre olmuş, durduğu yer ile arzuları çatışmıştır. Bireysel menfaatler ortaya çıkmıştır.