Osmanlı Devleti Dönemi Ermeni İsyanları Ve Türk-Ermeni Toplumu İlişkilerine Etkileri (1) / Yard. Doç. Dr. Ergünöz Akçora

Türk-Ermeni münasebetleri, Osmanlılardan önce Anadolu’ya gelen 1018 yılında Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey’in kardeşi Çağrı Bey’le başlamış, Tuğrul Bey’in amcazadesi Kutalmış Beyin döneminde devam ettiği görülmüştür. Türk göçmenlerini bu bölgeye yerleştirilmesi ile Türk-Ermeni ilişkilerinde yeni bir dönem başlamıştır.[1]
  Nihayet 26 Ağustos 1071’de Malazgirt savaşında Romanes Diogenes’in mağlup ve esir olması ile bütün doğu Anadolu bölgesi Selçuklular’ın eline geçmiş, Selçuklu Sultanı Alparslan, Bizans zulmünden kurtarmış olan Ermenileri himayesine almış ve Melikşah dönemiyle bu himaye daha da artmıştı.[2]
Osmanlı Devleti’nin kuruluş döneminde Ermeniler, çoğunlukla Doğu Anadolu ve kafkasya’da gruplar halinde dağınık bir vaziyette ve İran, Bizans, Gürcü, Selçuklu Devlet-leri ve değişik küçük devlet ve beyliklere bağlı olarak yaşamaya devam etmişlerdir. [3]
Bu arada Orhan Bey, Ermenileri himayesine almış, Beyliğin başkenti Bursa’da bulunan Ermeni kilisesi ve patrikliğini resmen tanımıştır.[4]
Fatih’in İstanbul’u fethiyle ise Ermenilerin talihlerinin değiştiği görülmüştür. Fatih’in dahili siyaseti ile hedefi; bütün vatandaşların din, dil, ırk ve mezhep farkı gözetmeksizin hepsinin sevgi ve teveccühünü  kazanmak olmuştur.[5]
  Siyasi yöndeki bu gelişmeler yanında dini yönden de bazı hareketler başlamıştır. Nitekim Fatih’in 1461 yılında Bursa’daki Ermeni Piskoposu Havakim’i İstanbul’a getirerek ona Ermeni Patriği ünvanı verdiği görülmüştür.
Ermenilerin bulundukları bölgelerin Osmanlı topraklarına katılması ancak Yavuz Sultan Selim zamanında tamamlanmıştır.[6]
Yine 1514 tarihinde Yavuz Sultan Selim Tebriz’den, 1534 tarihinde Kanuni Van ve havalisinden kuyumcu, sarraf, kalfa, mimar ve fikir adamı birçok Ermeniyi alarak İstanbul’a yerleştirmiştir[7]
Ermenilerin memlekete bağlılıklarını fiilen gören ve kendilerine verilen işleri başarı ile bitirdiklerini müşahede eden hükümet adamları, bu sadık vatandaşlarını (tebaa-ı sadıka veya millet-i sadıka) adını vermişler ve onları sevmeye ve kayırmaya başlamışlardır. [8]
Uzun zaman Osmanlı Devleti himayesinde huzurlu bir hayat dönemi geçiren Ermenilere XVII. yüzyılın başından itibaren Avrupalı Katolik, Protestan ve Ortodoks mezheplerine bağlı misyonerler, Ermeniler üzerinde yoğun bir propaganda faaliyet girişmişler ve Osmanlı Devletini içten yıkma çabalarını azınlıkları kışkırtmak suretiyle kullanmaya başlamışlardır.
  Bu meyanda Ermenilerin Osmanlı Devleti içinde ilk ayrılık hareketi 1828-1829 Osmanlı-Rus harbinde ortaya çıkmıştır.
  1839 Tanzimat Fermanından sonra da Avrupalı misyonerler okullara el atarak Ermenilere ayrılık tohumu atmaya çalışmışlardır. Bu arada Rusya’da Ermeni okullarındaki öğretmenlerin ihtilalci fikirler yayması da sağlanmıştır.[9]
  1856 Islahat Fermanından sonra Ermeniler adeta devlet içinde devlet yetkileri veren Nizamname-i Millet-i Ermeniyan 30 Mart 1863 tarihinde ilan edilmiştir.[10]
İnanç olarak Ermeniler Gregorian, Katolik ve Protestan mezheplerine mensup idiler. Zaman zaman Gregorian, Katolik ve Protestan Ermeniler arasında anlaşmazlık-lara, rekabetlere ve mücadelelere rastlamak mümkündür.
Bunlar kendi aralarında mücadele, etmelerine rağmen Türklerle, aralarında herhangi bir anlaşmazlığa rastlamak mümkün olmamıştır. Şüphesiz bu iyi münasebet-lerinden ve Tanzimat’la başlatılan imkanlarından dolayı Ermeniler, Osmanlı toplumunun en rahat ve müreffeh cemaati durumuna gelmişlerdir.[11]
Osmanlı Ermenileri arasında  ilişkilerin kötüye gitmesi. 1860 tarihlerinden sonra daha hızlanmıştır. [12]
Bu tarihlerde sosyal amaçlarla kurulmaya başlayan dermekler, sonradan kurulan ve dış teşvik ve yardımlarla Türk Ermenilerini devlete karşı ayaklandıran komitelerin ilk çekirdeklerini oluşturmuştur.
Bu konuda ilk teşebbüs Adana bölgesinde 1860 yılında kurulan “Hayırsever Cemiyeti” ile olmuştur. Bunu “Fedakarlar Cemiyeti” takip etmiştir. Van bölgesinde kurulan “Araratlı”, merkezleri Muş’ta bulunan “Mektep Sevenler”, “Şarklı”, “Kilikya” gibi bazı cemiyetlerde kurulmuştur. Bunlar daha sonra birleşerek “Ermenilerin Muttehid Cemiyeti”, adını almıştır.
Yine 1880 yılında Erzurum’da “Silahlılar Cemiyeti”, “Milliyetperver Kadınlar Cemiyeti”, “Ermenistan’a Doğru Cemiyeti”, 1872’de Van’da “İttihat ve Halas Cemiyeti”, 1882’de yöne Van’da “Karahaç Cemiyeti”, İstanbul’da “Ermeni Vatanperver  İttihadı ”, Erzurum’da “Müdafaa-ı Vatandaşlar Cemiyeti” kurulmuştur.
Ancak bunlardan önemlisi bu çalışmalar sonucunda önce Hınçak Komitesi daha sonra da Taşnak isimli Komitelerin kurulmuş olması ve 1876-1878 Osmanlı-Rus Harbi sonrası Osmanlı Devletinin yenilmesi sonucu 3 Mart 1878 tarihinde imzalanan Ayaste-fanos antlaşmasının 16. Maddesinde Ermenilerle ilgili hüküm konulması olmuştur. [13]
Şimdi bu noktada Ermeni Meselesi nedir ? Ne değildir ? buna cevap aramaya çalışalım.
Ermeni Meselesi
Ermeni meselesi, on dokuzuncu yüzyıl sonlarında Batı’lı devletlerin menfaatleri çerçevesinde (Rusya, İngiltere, Fransa ) tarafından ihdas edilen, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu topraklarında sözde bağımsız bir Ermeni Devleti kurdurmak ve Osmanlı Devletini parçalamaya yönelik bir hareket  şeklinde ifade edilebilir.
Ermeni Meselesinin Ortaya çıkarılması 
1877-1878 Türk-Rus Savaşı denilen savaş sonucunda Rus Orduları Ayastafanos’a kadar gelmişti. Osmanlı İmparatorluğu çok büyük bir yara almıış ve bir daha toparlanması zor bir durum arzetmeye başlamıştı. Savaşın böyle sona ermesi Hırıstiyan toplumları cesaretlendirmiş ve bu duruma çok memnun kalmışlardı. Romenler, bağımsızlıklarını ilan etmiş, Bulgarlar şekil bakımından Osmanlı Devletine bağlı Prenslik haline gelmişti.
İşte bunların elde ettikleri bu durum Ermenileri de cesaretlendirmiş ve Osmanlı Devleti’nin zor durumundan faydalanarak Anadolu’nun doğusunda bağımsız bir Ermenistan kurma hayaline kapılmışlardı.[14]
Böylece Ayestafonos Antlaşmasına 16. madde olarak Ermeni meselesi eklenmiştir. Ancak 16. madde onları tatmin etmemişti. Berlin Antlaşmasının 61. Maddesine yeniden koydurulmuştu. Ermeni Meselesi böylece hazırlanmış ve Şark meselesinin bir bölümü haline gelmiştir[15]
  Ermeniler, II. Meşrutiyet ve Balkan harbi sırasında da bazı ıslahat hareketleri ile karşılaşmış ancak I. Dünya savaşı buna engel olmuştur. Batılı devletler yine Ermeni toplumunu kullanmak istemişler bilhassa Ruslar ile gizli anlaşmalar ile  I. Dünya Savaşı sırasında Türk Ordusunu arkadan vurmaya kalkmışlardır.[16]
  Nitekim Yörede Türk milletinin savaştan yenik çıkması ve çekilirken bırakmış olduğu silahlar ile katliamlarına başlayan Ermeniler Erzurum, Karaurgan, Kağızman, Sarıkamış, Kars, Arpaçay, Ardahan, Çıldır, Göle vs. gibi Türk halkının yoğun olarak yaşadığı yerlerde bütün vahşetlerini sergilemişlerdir.
1914-1915 yıllarında Ermenilerin Kayseri’de, Bitlis’te, Sivas’ta, Erzurum’da, kars’ta, Trabzon’da, Ankara’da, Adana’da, Urfa’da, İzmit ve Adapazarı’nda, Hüdavendigar (Bursa)’da, Van’da, Musa Dağı’nda, Diyarbakır ve Ma’muretü’l-Azizde vs. birçok olay çıkararak insan akıl ve mantığının alamıyacağı vahşetler sergilemişlerdir
Bu isyanların bir ihanete dönüşmesi karşısında devlet, hem cephenin ve hem de cephe gerisinin emniyete alınarak bir takım tedbirler ile önlenmeye çalışılmıştı. Bunlardan ilki 24 Nisan 1915 tarihinde Ermeni komite merkezlerinin kapatılması konusunda valilik ve mutasarrıflıklara gönderilen emirnamelerdir.[17]
 Bir taraftan Osmanlı ordusunu, diğer taraftan sivil halkı emniyet altına almak maksadıyla Osmanlı Hükümeti nihayet son insani çare olarak savaş bölgelerindeki halkın “sevk ve iskanına” karar vermek zorunda kalmıştı.[18]
  Mondros Mütarekesi, Ermenistan kurulması ortamı için önemli bir adım idi. Yoğun bir propaganda ve siyasi faaliyet içinde bulunan Ermeniler, bir Ermenistan kurulması yolundaki isteklerinin müttefiklerine (İngiltere-Fransa) kabul göreceğini düşünmüşler. bu sebeple, Türkiye Ermenileri’ nin temsilcisi olduğu sıfatı ile Bogos Nubar Paşa, 30 Kasım 1918 tarihinde İtilaf Devletleri’ ne başvurarak, bağımsız bir Ermenistan’ ın kurulmasını ve bu bağımsızlığın İtilaf Devletleri ile Cemiyet- i Akvam’ ın himayesi altına konulmasını istemişti 
Nihayet beklenen gün gelmiş ve 14 Eylül 1920 tarihinde Sevr Antlaşmasının tanıdığı haklara dayanarak Doğu’ da  bir Ermenistan Devletinin kurulduğu açıklanmıştı.[19]
Ermeni İsyanlarının Sebepleri
XIX. Yüzyılın ikinci yarısından sonra görülen Ermeni isyanları ilk bakışta Türk-Ermeni ilişkilerinin sonucu gibi  görünürse de dönemin kaynakları incelendiği zaman durumun tamamen farklı olduğu anlaşılmaktadır.
Ermeni isyanlarının ortaya çıkışında ğelişmesinde etkili olan bir çok sebep vardır.[20] Bunlar ;
1. Osmanlı Devlet Yönetiminindeki  Bozulmalar 
Çeşitli sebepler ve uzun süren harp yılları ve bunların doğurduğu sürekli mağlubiyetler, maliyenin bozulması, ordunun bozulması, devleti idare edenlerin iyi yetişmemeleri, savaşlara katılmamaları, Divan teşkilatına bile başkanlık etmemeleri, rüşvet, iltimas ve eşkıyalık olayları vs. Ermeni toplumunu siyasal yönden harekete geçirmeleri ile her noktada mağdur olduklarını haykırmaya ve yönetim bozukluğunu bahane ile isyana zemin hazırlamaya çalışılmıştı.[21]
2. Misyonerlerin Faaliyetleri :
Osmanlı Devleti’ndeki “hıristiyanların hamiliği”  ve daha sonradan Fransa,
 İngiltere, Almanya, Rusya ve Amerika’ya tanınan imtiyazlar sayesinde misyonerler, XVIII. ve özellikle XIX. Yüzyıldan itibaren Anadolu’da teşkilatlanmaya başlamışlardır.
İsyanların gerek fikri ve gerekse fiili olarak ortaya çıkmasında etkili olansebeplerdenbiri ve belkide en önemlisi olan misyonerler ve onların açtıkları “Misyoner okulları” olmuştur.[22]
3. Komitelerin Faaliyetleri
Osmanlı İmparatorluğu içinde Ermeni cemaatinin kurduğu ilk cemiyet 1860’da İstanbul’da faaliyete başlayan “Hayırsever Cemiyeti’dir”. Bir hayır cemiyeti olduğu halde üyeleri gizli isyan konularına da karıştıkları görülmüştür. 1870-80 yılları arasında Van’da “Araratlı”, Muş’ta “Okul sevenler” ve “Doğu”, Erzurum’da “Milliyetçi Kadınlar” adı altında yeni cemiyetler ortaya çıkar. Bunlar da hep dini veya sosyal amaçlarla kurulmuşlardır.[23]
Bu arada ihtilalci cemiyetler de kurulmaktaydı. 1878’de Van’dan “Kara Haç”, 1881’de Erzurum’da “Anavatan müdafileri” cemiyetleri kuruldu. Bunların amaçları, Ermenileri silahlandırarak, onları Osmanlı yönetimine karşı ayaklandırmaktı. İhtilalci cemiyetler içinde, adeta siyasi bir parti hürriyeti ile ortaya çıkan ilk kuruluş “Armenekan” cemiyetidir.[24]
  1913-1914 yılları arasında Ermeni komitelerinin yoğun silahlanma faaliyet içinde oldukları görülmüştür
Bu komitelerden en önemlileri hakkında bilgi verilmesi gerekirse:

 Hınçak Komitesi
Hınçak Cemiyeti, 1877’ de Kafkasyalı Nazarbeg ile karısı Maro tarafından sosyal demokrat hüviyetinde İsviçre’ de kuruldu.[25]
Hınçak komitesi, 1890’ da Türkiye’ de de teşkilatını kurarak faaliyete geçti. Merkez İstanbul’ da olup derhal faaliyete başladı. Teşkilat, diğer vilayetlerde de şubeler kurdu. İlk olarak İzmir, İstanbul ve Halep gibi yerlerde şubeler açıldı. Böylece Memleketin her tarafında kanlı isyanların bu komite tarafından başlatılmasına zemin hazırlandı.[26]

Taşnaksutyun Komitesi          :
Taşnaksutyun “ Ermeni ihtilal Cemiyetleri ittifakı “ demektir. 1890’ da Kafkasya’ da teşekkül etmiştir. Gayesi, isyan vasıtalarıyla Türkiye Ermenistan’ı için istiklal elde etmekti. Kurucusu Krısdopor Mikaelyandır.
Bunu sağlamanın en önemli yolu; Türkiye’ye çeteler sokmak, Türkiye’deki Ermenileri silahlandırmak, köylülere silah kullanmasını öğretmek, çeteler kurmak, çete başları yetiştirmek, müdafaa örgütleri kurmak ve nihayet aşiretleri de taraflarına alarak isyan çıkarmaktı.
Taşnak komitesi,de Türkiye’ de İstanbul, Trabzon ve Van şehirlerinde şubeler açarak örgütlenmeye başlamış ve aynı şekilde isyanları bizzat idare etmişlerdir.[27]
 
4. Batı’lı Devletlerin  Faaliyetleri   :
1914’te 1.700.000 km2’lik bir araziye sahip olan Osmanlı İmparatorluğu sadece ekonomik potansiyeli ile değil, ayrıca Avrupa, Asya ve Afrika kıtalarını birbirine bağlayan kara ve deniz yollarına egemen olması

sebebiyle dünyada eşi bulunmaz bir jeostratejik öneme sahipti. Bu yüzden, gerek Deli Petro ve gerek Napolyon, “İstanbul’a (Ortadoğu’ya) hakim olan, dünyaya hakim olur” demişlerdi. Gerçekten de Osmanlı İmkparatorluğu, coğrafi konumu itibarıyla Asya’yı Avrupa’ya bağlayan büyük karayolları ve kontrolü altında bulundurduğu İstanbul Boğazı-Marmara denizi ve Çanakkale Boğazı ile de Karadeniz ve Akdeniz’i birbirine açması, ayrıca Suriye üzerinden Süveyş Kanalını ve Irak üzerinden Hint yollarını tehdit etmesi dolayısıyla, özel stratejik bir önem taşımaktaydı. Bundan dolayıdır ki tarih boyunca Büyük güçlerin özel ilgilerini çekmiş, Şark Meselesinde de, onların çatışma konusunu teşkil etmişti.[28]
Batılı devletlerin büyük gayretleriyle çeşitli imtiyazlar kazanmış olan Balkan milletlerinden bazıları, 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşı sonunda bağımsızlıklarını kazanmışlardır. Ermenilerde böyle bir bağımsızlık hareketinin içine çekilmek istenmiş ve kendi menfeatleri için Ermenilir kullanılmak istenmiştir. Ermeniler, müslümanlara karşı kin ve nefretle doldurulmaya çalışılmıştı.[29] Bununla Batılı devletler kendi  menfeatlerini daha rahat kollamış olacaklardı.İşte bu devletlerin politikaları :
Fransa’nın Politikası
  siyasetinin stratejik noktaları olarak kabul ettiği Suriye, İstanbul ve İzmir bölgelerini siyasi, iktisadi ve kültürel faaliyetlerinin merkezi haline getirmekte; ve bu bölgelerde, bir taraftan Katolik yanlısı Ermeniler üzerindeki faaliyetlerini yoğunlaştırırken, diğer taraftan da, Katolik misyonerlerle onların işlettikleri okul, kilise, hastane ve bakım evleri gibi kuruluşları kemiyet ve keyfiyet bakımından geliştirmekte idi.Böylece kendi menfeatleri doğrultusunda  hareket etmişlerdir.[30]
Rusya’nın Politikası
Vaktiyle bir Türk gölü olan Karadeniz’in bir Rus gölü haline getirilmesi ve boğazlar ve İstanbul’la birlikte Doğu Anadolu’nun Rus hakimiyetine girmesi için hem Ruslar, hem de onlarla birlikte batılı bazı devletler tarafından bir çok plan yapılmışsa da, bu emellerden bazıları, XVIII. Yüzyıl başlarından itibaren uygulanmaya konulmuştur. [31]
Büyük Petro’ya atfedilen Doğu Anadolu’nun fethi projesiyle Ruslar, Kafkasya’daki ve Anadolu’daki Ermenilerle ilgilenmeye başlamışlardır. Bilhassa doğudan Anadoluya girmek için bu bölgedeki Ermenileri kullanmaya çalışmışlardır.[32]
İngilterenin Politikası
 Ortadoğu’yla olan bağlantıları, Hindistan’ı işgal etmelerinin tabii bir sonucuydu. Hind sömürgelerine yönelik muhtemel saldırılara sed çekebilmek amacıyla Büyük Britanya hükümeti, Hind’e açılan bütün ulaşım yollarınıkara ya da deniz denetimi altında tutmayı, en önemli dış politika ilkelerinden biri olarak benimsemişti.[33]
Rusların Ermenilerle meskun Doğu Anadolu’ yu ilhakları halinde, Hindistan sömürgelerinin çok ciddi tehlikelere maruz kalacağını bildiklerinden tedbirler almaya ve politikalarını değiştirmeye başladı.  Ermenilerle birlikte hareket edip savaş öncesi ve sırasında bir numaralı Ermeni hakları savunucusu olan Rusya, Berlin Kongresi’nden sonra birinci sırayı İngiltere’ye bıraktı.[34]
 Almanya’nın Politikası
1870’den sonra Almanya, Avrupa’nın en kuvvetli ve en korkulu devletidir. Dünyada sömürgecilik siyasetine de bu tarihten sonra başlayan Almanya, Osmanlı İmparatorluğu’nu nüfuzuna kolaylıkla yerleştirebileceği bir ülke olarak görmüştür.
Berlin Kongresi’nde Osmanlı devletini tutması ve o tarihte müttefiki olan Rusya’yı gücendirmesi, kendisinin bazı haklar elde etmeden imparatorluğun parçalanmaması içindir. Nitekim o tarihten itibaren Osmanlı Alman münasebetleri gittikçe yakınlaşacaktır.[35]
A.B.D’nin Politikası
Öncelikle Osmanlı Devletinin bu tarihlerde yıkılmasında ve parçalanmasında ekonomik ve siyasal çıkarları olmayan tek ülke gibi görülüyordu. Ancak bu durum fazla sürmedi. Bilhassa Anadoludan Amerikaya göç eden Ermeniler Osmanlı Devletinin aleyhine çalışmaya zemin bulmuş, ayrıca maddi konuda ve Ermeni örgütlerin bomba eğitimi yapmada da ön sırayı almıştır.
Ayrıca Ermeniler katlediliyor propagandasına inandırılarak A.B.D’yi yanlarına çekmeyi de  başarmışlardır.
Böylece kurdukları lobiler ile Osmanlı devletini karalamayı ve yalnız bırakmayı zaman zaman başarmışlardır.[36]
 Kilise Ve Papazların Etkisi   :
Ermeni patrikhane ve kiliseleri, Ermenilerin her devirde bir cemaat olarak yaşamalarını sağlamıştır. Daima onlar için birleştirici ve toplayıcı rol oynamıştır. Ancak batılı devletlerin istiklal fikrini akıllarına koymalarından sonra Ermeni kiliseleri,  “ Ermeni Krallığı “ idealini yaşatan müesseseler olmuş böylece bu topluma yarar yerine zarar vermeye başlamışlardır.[37]
 İlk defa Mıgırdıç Rımyan isimli bir papaz, 1869 yılında Ermeni patrikliğine getirildikten sonra Şark vilayetlerinde çeşitli gazeteler çıkararak halkı isyana teşvik etmişlerdir. Patrikhane Ermeni milletini Osmanlı Devleti’ ne karşı ayaklandırmak için komiteler kurulmasına, okullarda Türk-İslam düşmanlığını körüklemeye, gazete ve dergilerle propagandaya, tiyatro, şiir ve diğer eserlerle isyan ve kan dökme düşüncesini yaymak için ellerinden geleni esirgememişlerdir.[38]



[1] İbrahim Yılmazçelik,XIX. Yüzyılda Ermenilerin sosyal  ve İktisadi Durumları Hakkında Bazı Belgeler.Fırat Üniversitesi Dergisi( Sosyal Bilgiler) C.1 Elazığ,1987,s.239-241: Ali Sevim,Büyük Selçuklu Döneminde Selçuklu- Ermeni İlişkileri  ,” Tarih Boyunca Türklerin Ermeni Toplumu ile İlişkileri Sempozyumu” Ankara, 1985,s.67-70
[2]  Geniş bilgi için bkz. Hakkı  Dursun Yıldız,X. Yüzyılda Türk-Ermeni Münasebetleri,” Tarih Boyunca Türklerin Ermeni Toplumu ile İlişkileri Sempozyumu” Ankara, 1985,s.29-50: Ali Sevim,a.g.m,s.71-73: Bahaeddin Yediyıldız, XIV-XIX. Asırlarda Gayrımüslimlerin Türk Toplumu içindeki Yeri, ,” Tarih Boyunca Türklerin Ermeni Toplumu ile İlişkileri Sempozyumu” Ankara, 1985,s.141-142: Gültekin Ural, Tarihin Işığında Ermeni Dosyası,İstanbul,1998,s.33,34: Halil Metin, Türkiyenin Siyasi Tarihinde Ermeniler ve Ermeni Olayları, İstanbul, 1997,s.31
[3] Kamuran Gürün, Ermeni Dosyası,Ankara,1983,s.10-28: Gültekin Ural, a.g.e,s.35,36 :Cemal Anadol, Ermeni Dosyası, İstanbul,1982,s.18 : Halil Metin, a.g.e,s.33-35
[4] İbrahim Yılmazçelik, a.g.m s.242-243
[5] Erdal İlter, Ermeni Kilisesi Ve Terör, Ankara,1996,s.25-36
[6] Heyet, Arşiv Belgelerine Göre Kafkaslarda ve Anadolu’da Ermeni Mezalimi, I.1906-1918, Başsakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Ankara,1995,s.3,4
[7] Bahaeddin Yediyıldız, a.g.m s.145-146 :Yavuz Ercan, Tarihi Belgelerin ışığında Ermeni İddiaları, “ Tarih Boyunca Türklerin Ermeni Toplumu ile İlişkileri Sempozyumu” Ankara,1985,s.210,211
[8] Bahaeddin Yediyıldız, a.g.m s.146
[9] Esat Uras,1877-1878 Osmanlı Rus Savaşına Kadar Ermenilerin Türkiyedeki Durumu, Ottoman Archives Yıldız CollectionThe Armenian question,C.2, İstanbul,1989,s.53-104
[10] Gültekin Ural, a.g.e s.50-58 : Esat Uras, a.g.m s.59-69
[11]  Ottoman Archives Yıldız CollectionThe Armenian question,İstanbul,1989,s.X-XVI
[12] Ercüment Kuran, Ermeni Meselesinin milletlerarası Boyutu. ,” Tarih Boyunca Türklerin Ermeni Toplumu ile İlişkileri Sempozyumu” Ankara, 1985,s.19-21
[13] HEM,K.11,D.3,No.87033; HEM.D.5/ 1K.109, No.67713/186; Genişş Bilgi İçin bkz. Kamuran Gürün, a.g.m s.54-72: : Halil Metin, a.g. e. s.36-57
[14] Heyet, Arşiv Belgelerine Göre Kafkaslarda ve Anadolu’da Ermeni Mezalimi, I.1906-1918, Başsakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü,s.18-24
[15] Daha geniş bilgi için bkz. Necati Ökse, Ermeni Sorununun Doğuşu ve Tehcir Kanunun Uygulanması, “ Tarih Boyunca Türklerin Ermeni Toplumu ile İlişkileri Sempozyumu,Ankara,1985: Ergünöz Akçora, Şark Meselesi ve Van’da Ermeni İsyanlarına Batılı Devletlerin Etkileri, Fırat Üniversitesi Dergisi( Sosyal Bilimler) C.4.S.1,s.123
[16] Kamuran Gürün, a.g.e, s. 193-211 : Ercüment Kuran, a.g.m .s.21-26: Genelkurmay Heyet,Belgelerle Ermeni Sorunu, Ankara, 1983,s.43-53
[17] Gültekin Ural, a.g.e ,s.348-364
[18] Ergünöz Akçora, Van ve Çevresinde Ermeni İsyanları, İstanbul,1994, s.131-149: Kamuran Gürün, a.g.m, s. 211-228 : :Yavuz Ercan, a.g.m. s.217-223: Yuluğ Tekin Kurat ,Doğu Anadolu’da Ermeni Sorunu, : “ Tarih Boyunca Türklerin Ermeni Toplumu ile İlişkileri Sempozyumu, Ankara,1985,s.233: : Genelkurmay Heyet,Belgelerle Ermeni Sorunu,s.223230
[19] Kamuran Gürün, a.g.m , s. 247-252 : Mehmet Saray, Türk Sovyet Münasebetleri ve Ermeni Meselesi, ” Tarih Boyunca Türklerin Ermeni Toplumu ile İlişkileri Sempozyumu” Ankara 1985, s. 129-131
[20] Bayram Kodaman, Amerikalı Gazeteci gözüyle Ermeni Macerası, “ Tarih Boyunca Türklerin Ermeni Toplumu ile İlişkileri Sempozyumu,Ankara,1985,s.258,259
[21] : Halil Metin, a.g.e . s.58-59
[22]  Seçil Akgün, Kurtuluş Savaşı Başlangıcında Türk-Ermeni İlişkilerinde ABD’nin Rolü, , “ Tarih Boyunca Türklerin Ermeni Toplumu ile İlişkileri Sempozyumu,Ankara,1985,s.332 : Orhan Kılıç,XIX. Yüzyılda Harput’ta Misyoner Faaliyetleri, Fırat Üniversitesi Dergisi( Sosyal Bilgiler),c.3,S.1,1989, Elazığ,s.119-135 : Kamuran Gürün, a.g.m.  s.40-44 : Bilal Şimşir, Ermeni Propagandasının Amerika Boyutu Üzerine, ” Tarih Boyunca Türklerin Ermeni Toplumu ile İlişkileri Sempozyumu”Ankara,1985,s.92-104 : Gültekin Ural, a.g.m .s.69-81
[23] Ergünöz Akçora, a.g.e,s.1-7: Gültekin Ural, a.g.e . s.94 : Sadi Koçaş,Tarih Boyunca Ermeniler ve Türk Ermeni İlişkileri,Ankara,1967,s.124
[24] Ergünöz Akçora, a.g.e.,s.10-13, 129: : Halil Metin, a.g.e ,s.89-90 : Esat Uras,Ermeni Cemiyetleri, Ottoman Archives Yıldız CollectionThe Armenian question,C.3,s.17-26
[25] Ergünöz Akçora, a.g.e.,s.16-18 : Bilal Şimşir, a.g.m s.88: : Halil Metin, a.g.e .,s.90-95
[26] Hazinei Evrek Müdürlüğü(HEM),K.287, D.3,No.57443/ 55Kamuran Gürün, a.g.m. , s. 130-132 . Ercüment Kuran, Ermeni Meselesinin milletlerarası Boyutu. ,” Tarih Boyunca Türklerin Ermeni Toplumu ile İlişkileri Sempozyumu”s.20. Gültekin Ural, a.g.e s.95; : Esat Uras,Ermeni Cemiyetleri, Ottoman Archives Yıldız CollectionThe Armenian question,C.3,s.27-34-46
[27] Ergünöz Akçora, a.g.e,s.19-22, Kamuran Gürün, a.g.m s. 140-142: Yuluğ Tekin Kurat , a.g.m s.228,232 : Gültekin Ural, a.g.e,s.96-100: : Halil Metin, a.g.e,s.96-97: Esat Uras Ermeni  Cemiyetleri, Ottoman Archives Yıldız CollectionThe Armenian question,C.3,s.35-45
[28] İbrahim Yılmazçelik,1840-1850 Yıllarında Harput, Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi,S.52 , İstanbul,1988,s.134-136
[29] : Genelkurmay Heyet,Belgelerle Ermeni Sorunu,s.64-71
[30] Ergünöz Akçora, Şark Meselesi ve Van’da Ermeni İsyanlarına Batılı Devletlerin Etkileri, Fırat Üniversitesi Dergisi( Sosyal Bilimler) C.4.S.1,,s.27-29: Ergünöz Akçora, Van ve Çevresinde Ermeni İsyanları,s.87-92: Kamuran Gürün, a.g.m, s. 75  : Halil Metin, a.g.e,s.64,65
[31] Bilal Şimşir, Ermeni Propagandasının Amerika Boyutu Üzerine, ” Tarih Boyunca Türklerin Ermeni Toplumu ile İlişkileri Sempozyumu”s.108: Bayram Kodaman, a.g.m s.262 : : Halil Metin, a.g.e.,s.60 : Ottoman Archives Yıldız CollectionThe Armenian question,s.XIX
[32] Ergünöz Akçora, , a.g.e,s.61-79: İbrahim Yılmazçelik,XIX. Yüzyılda Ermenilerin sosyal  ve İktisadi Durumları Hakkında Bazı Belgeler.Fırat Üniversitesi Dergisi( Sosyal Bilgiler) C.1,s.252-254: Ergünöz Akçora, Şark Meselesi ve Van’da Ermeni İsyanlarına Batılı Devletlerin Etkileri, Fırat Üniversitesi Dergisi( Sosyal Bilimler) C.4.S.1, Elazığ, 1990,s.14-19: Yuluğ Tekin Kurat a.g.m,s.228,229: Abdulhalük Çay, Ermenilerin Bakü’de yaptığı 31 Mart 1918 Katliamı, “ Tarih Boyunca Türklerin Ermeni Toplumu ile İlişkileri Sempozyumu, Ankara,1985,s.244: Ottoman Archives Yıldız CollectionThe Armenian question,s.XIX: Heyet, Arşiv Belgelerine Göre Kafkaslarda ve Anadolu’da Ermeni Mezalimi, I.1906-1918, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü,s.10-16: : Genelkurmay Heyet,Belgelerle Ermeni Sorunus.53-63
[33] Kamuran Gürün, a.g.m, s. 72,73 : Bilal Şimşir, a.g.m s.110: Necati Ökse, Ermeni Sorununun Doğuşu ve Tehcir Kanunun Uygulanması, “ Tarih Boyunca Türklerin Ermeni Toplumu ile İlişkileri Sempozyumu,Ankara,1985,s.271: : Halil Metin, a.g.e. s.61-64
[34] İbrahim Yılmazçelik,XIX. Yüzyılda Ermenilerin sosyal  ve İktisadi Durumları Hakkında Bazı Belgeler.Fırat Üniversitesi Dergisi( Sosyal Bilgiler) C.1,s.239-241: Ergünöz Akçora, Şark Meselesi ve Van’da Ermeni İsyanlarına Batılı Devletlerin Etkileri, Fırat Üniversitesi Dergisi( Sosyal Bilimler) C.4.S.1, Elazığ, 1990,s.19-24: Ergünöz Akçora, Van ve Çevresinde Ermeni İsyanları,s.78-82: Heyet, Arşiv Belgelerine Göre Kafkaslarda ve Anadolu’da Ermeni Mezalimi, I.1906-1918, Başsakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü,s.16-18s
[35] : Halil Metin, a.g.e,s.65
[36] Ergünöz Akçora, , a.g.m s.29-32: : Halil Metin, a.g.e,s.66-67
[37] Geniş Bilgi İçin bkz,Abdurrahman Küçük,Ermeni Kilisesi Ve Ermeniler,Ankara,1997: Erdal İlter, Ermeni Kilisesi Ve Terör,s.74-76
[38] Ergünöz Akçora, Van ve Çevresinde Ermeni İsyanları,s.24-30: Kamuran Gürün, a.g.m, s.29-39