Tarihi ve Kültürel Boyutları İle Nevruz / Ergünöz Akçora

Yrd.Doç.Dr. Ergünöz AKÇORA*
Kültür unsurları mensup oldukları milletin milli ve manevi yapılarına uygun olarak zamanla değişerek gelişmiş, ve zenginleşmiştir. İşte Türkler İslamiyet öncesi ve sonrası bulundukları değişik coğrafi mekânlarda değişik inançlara sahip olmuşlar ve bunlardan etkilenmek suretiyle kültürel mirası gelecek nesillere bırakmışlardır. En önemlisi ise toplumlar içindeki örf ve adetlerin kaybolmaması ve varlıklarını daha da kuvvetlenerek devam ettirmeleri olmuştur. 
Nitekim kültürel değerlerimizin unutulmadığını ve bayramlarımızı, anma günlerimizi, efsane ve destanlarımızı anlamsız ve boş şeyler olarak görmek mümkün olmadığı ortaya konulan etkinlik ve kutlamalar ile ispatlanmıştır. Çünkü bu gibi nirengi noktaları, toplumumuzun dünya görüşüne, inancına yani maddi ve manevi değerlerine yön verdikleri gibi, milli kimliklerin belirginlik kazanmasına, birlik ve beraberliğin sağlanmasına yardımcı olmuş değerlerdir.
Bayramlar, her millette toplumun bütün fertleri tarafından kabul edilmiş, dini veya milli inanıştan, gelenek ve duygulardan doğmuş ortak adetler olarak kabul edilmiştir. Bayramlar bütün toplumlar için olağanüstü günlerdir. Bayramlara; bir savaş, bir tarihi olayın yıldönümü, bir hükümdarın tahta çıkışı, belirli bir tabiat olayı, bir mevsimin başlangıcı, bir dini olay vs. konu olabilmiştir. Bayram ; bir ikram, hediyeleşme, neşe, sevinç, eğlenme ve bir araya gelip toplanma gibi anlamlara gelmektedir.. Bu bakımdan Türk Milletinin üzerinde pek çok iz bırakmış olaylar zaman zaman bayram, zaman zamanda gelenek olarak kutlanmıştır. bir kültür mirası olarak kabul edilmiş ve her yıldönümünde bütün canlılığı ve heyecanı ile kutlanmaya devam edilmiştir[1]. 
Şüphesiz bu tür bayramlar toplumun kaynaşması, birlik ve beraberliğin artırması, acı ve tatlı günlerinde birlikte olmalarına bir sebep teşkil etmiş, sosyal ekonomik ve kültürel yönden ise büyük bir hareketi getirmiştir.
Bu tariflerden hareketle, 21 Mart “Nevruz Bayramı Türkiye ve Türk Dünyasının ortak bir geleneği olarak paylaşılması ve bir bayram şeklinde değerlendirmesi yanlış olmaz.
Nevruz’un tarihçesi çok eski olmasına rağmen Türkiye’de önem verilmesi pek yenidir. şu anda biz de bir gelenek, Türk Dünyasında ise bayram olarak kutlanmaktadır. Türklerde baharın gelişi; tabiatın canlanması, havaların ısınması, suların coşması, çiçek ve bitkilerin açması, hayvanların çoğalması ve yeryüzünün yeşil bir halı ile kaplanması olarak yorumlanmış ve bunun 21 mart’ta coşku ile kutlanması bir gelenek olarak nesilden nesile aktarılmıştır[2]
Nevruzun tarih boyunca Çin’den Avrupa içlerine kadar, değişik isimler altında kutlandığını görmekteyiz. Bu kutlamalarda göze çarpan önemli bir tespit Nevruz Bayramının kuzey yarımkürenin insanlarının müşterek bir bayramı olmasıdır.[3]Burada nevruz kavramının etimolojik anlamı yeni yıl=yılbaşı olarak değil de “yenigün “ olarak ifade edildiği belirtilmiştir[4]
Ancak bunun yanında Nevruz olayı, hesap ve araştırma yoluyla kışın bittiğini, gecenin gündüze eşit olduğunu görebilen ve hesaplayabilen Türklerin 22 Martı, eski takvime göre 9 Mart’ı, yeni yıl başlangıcı olarak kabul etme meselesidir.
Nevruz, Türklerde bir inanışa öre Ergenekon’dan çıkış günü olarak belirtilmesi olmuştur. Böylece yeni bir güne kavuşma sevinci olarak Tanrıya şükretmeleri, daha sonra ise her yıl bunu bir gelenek ve bayram haline getirmek suretiyle kutlamaları ve o yere Ergenekon adını vermeleri şeklinde de izah edilmiştir[5]
Bir inanışa göre de Türkler, Ergenekon’da bir mağarada mahsur kalmışlar, daha sonra demirdağı ateş yakarak eritmek suretiyle, oradan bir yol bulup kurtulmuşlar ve bu anı bir kurtuluş günü olarak kabul etmişlerdir. Daha sonra Türkler için Ergenekon bayram günü olarak kutlanmaya başlamıştır. Bu kutlamada bir parça demir alınmış, ateşte kızdırılmış ve daha sonra Türk hakanı bu demiri bir kıskaç ile tutup örse koymak suretiyle çekiçle dövmeye başlamışlar, böylece Tanrıya şükretmişler ve bu geleneği her sene tekrarlamak suretiyle  bu günü aziz tutmuşlardır. [6]
Bu kurtuluş gününü Türklerin yüzlerce yıl çektikleri sıkıntıyı anmaya ve tazelemeye çalışılırken; Gökböri, at yarışları, cirit oyunları kılıç sallama, yamba kapma, güreş, deve oyunu, halaylar, nevruziye macunları, şiir yarışmaları yapılmak suretiyle Nevruz Bayramını en zengin şekilde kutladıkları görülmüştür.[7]
Bayram günü de halk tarafından Nevruz dolayısıyla büyük eğlenceler ve şenlikler düzenlenir, ateşler yakılır, birbirlerinin üzerine sular sepilir, hükümdarlar ise halkın sevincine ortak olmak için hediyeler dağıttırırdı[8].
Yine bayramdan günlerce önce, yeni elbiseler alınır ve evdeki eski kap-kacaklar ve eşyalar atılmak suretiyle yenileme faaliyeti icra edilir. Yılın bereketli geçmesi için, tabaklarda suyun içinde buğday filizlendirilirdi.
Nevruz kavramının ana teması başka bir görüşe göre de güneş ve ateş olmuştur. Bir rivayete göre ateş İran hükümdarı Cemşid tarafından keşfedilmiştir. İnançlarına göre karanlığı yok etmesi sebebiyle devamlı yanık tutulmuştur..[9]
Eski Türk, İran, Moğol, Tunguz ve Kırgız’larda ateş, toplumda arınmayı ve yeniden katılımı sağlamak şeklinde düşünülmüştür .Nitekim ateş üzerinden atlama bu toplumlarda  bir temizlenme, bir arınma olarak kabul edilmiş, önemli bir kültür unsuru olmuştur. Bir noktada Nevruz eskiyen zaman ile yeni zaman arasında bir geçiş, bir noktada ise arınmayı temsil etmiştir.
Türk Dünyasının pek çok yerinde de ateş üzerinden atlama geleneği devam etmektedir. Daha önce de belirtildiği gibi ateş üzerinden atlamak suretiyle pislikten, hastalıktan, bütün kötü ruh ve cinlerden kurtulacaklarına inanılmıştır. Ateşin üzerinden bazı yerlerde üç, bazı yenlerde ise yedi kez atlanır.[10]
Nevruz bayramının bir bölücü örgüt PKK’nın bir bayramı olduğu iddiasına gelince; Son dönemlerde Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde Nevruz geleneğini bir Kürt Bayramı şeklinde yorumlar ortaya atılmak ve konuya ideolojik bakmak suretiyle Türk devletinin bölünme ve parçalanmasına zemin hazırlayıcı uygulamalar içine girilmiştir Türkiye’yi etnik ve mezhep çatışmasının içine çekebilmek için PKK tarafından bir propaganda malzemesi yapmak suretiyle Türk Devleti ve Milletini bölmek için  kullanılan bir fikir olduğu anlaşılmıştır[11]
Araplar ve Yahudiler Nevruz olayı ile pek ilgilenmemişlerdir. Çünki onların, kar, kış ve soğuk sıkıntıları pek olmamıştır. Sasani devletinin Müslüman Araplar tarafından yıkıldıktan sonra Nevruz geleneği Arap dünyasına girmiş ve “Nayruz, Neyruz” şeklinde ifade edilmiştir..[12]
Türk Dünyasında ise, Sovyet Rusya’nın İslamiyeti yasakladığı gibi, kaynaştıran, birlik ve beraberliği sağlayan önemli günler ve geleneklerin yaşanmasına da müsaade edilmemiş ve asimile edilmeye çalışılmıştır. Bu geleneklerden birisi de “ nevruz”  günü olmuştur.
Yine Nevruz=yılbaşı=yenigün=bahar anlamıyla Türkiye, İran, Ortadoğu ve Asya’da çağrışım yaparken, Azerbaycan’da, Kazakistan’da, Özbekistan’da, Kırgızistan’da, Türkmenistan’da ve Tataristan’da Nevruz bayramı 1926 yılından sonra tekrar yasaklanmıştır. Bu gün bağımsızlıklarına kavuştuktan sonra resmi bayram olarak coşkulu bir şekilde kutlamalarına devam etmişlerdir.[13]
 Türk Dünyasının yeni bağımsızlığına kavuşmuş ve bunun tadını çıkarmaya çalışan kardeş devletlerine baktığımızda: Azerbaycan’da çok coşkulu olarak “ Noruz ” adını verdikleri bu gelenek bayram şeklinde kutlanılıyor ve üç gün sürüyor.[14]
Aynı şekilde  Kırgızistan “ Nooruz ” dedikleri bu bayramda, baharın belirtileri görülür görülmez hazırlıklara başlarlar, bol ve özel yemek hazırlarlar, çeşitli etkinlikler ile kutlumaya çalışırlar
Bu durum Doğu Türkistan Türklerinde bahar bayramı olarak kabül edilmiş olup “Novroz” olarak telafuz edilmektedir.
Yine Kırım Türklerinde de nevruz “nevrez” olarak isimlendirilmiş olup 21 mart bayram olarak kutlanmıştır. Ancak burada günün eşit olması sebebiyle “Gündönümü” olarak ta adlandırılmıştır
Aynı şekilde  Batı Trakya ve Balkanlar’da da Yugoslavya’da hem bahar hem de Ergenekon bayramı olarak kutlanmaktadır [15].
Ancak Türk devletleri arasında en muhteşemini Özbekistan’ın kutladığı anlaşılmaktadır. Nevruz tam bir şölene dönmekte, büyük kutlama programı ile devlet sarayı ve meydanında örf anane ve geleneklerinin tüm örnekleri sergilenmekte ve akşamı ise buna bütün coşku ve heyecan ile devam edilmektedir[16].
Kazakistanda Nevruz kutlamaları 1922 yılında yapılmış ise de 1926 yılında yasaklanmış ancak, 1988 yılı baharında Alma-ata’da 62 yıllık bir aradan sonra milli bir kimlik kazanmak suretiyle kutlanmaya başlamıştır. [17]
Kazak Türklerinde  bayramlar ister dini olsun ister milli, daima arefe günü hazırlıklar yapılır,. Bayram sabahleyin bütün halk belirlenmiş meydanda toplanır, tam bir bayram havası ile varsa küskünler barışır, erkekler tokalaşırken bayanlarda kucaklaşırlar.[18]
 Birinci günü ocaklar hazırlanır, bu ocakların üzerine kazanlar kurulur, bazılarında etler, bazılarında ise pilavlar hazırlanır. Nevruz günü hazırlık olarak yedi çeşit nesneden-tuzlama et, koyun kellesi, peynir, buğday, darı, pirinç, soğan ve havuç konularak kazanlarda yapılan yemekler, ayrıca çay ve çorbalar dağıtılır, Kavurma, et, pilav, yarma, bağırsak, beşparmak, çeşitli kebaplar, kuru yemiş, meyve ve içkiler, meşrubatlar alınmak suretiyle otağlarda veya açık alanda hazırlanır [19]
Bu arada halka Otağ denilen büyük çadırların iskeletini kurulduktan sonra desenli kilim veya keçeyle kaplamak suretiyle bayrama hazırlanır içerisi her türlü yiyecek içecekler ile bezenerek birlikte yemek yemek için büyük bir sabırla beklenir. Bu büyük ziyafetler halka açık olarak ve vatandaş çeşitli çadırlara ve ziyafet sofralarına gitmek suretiyle göz ve damak zevkini tatmaya çalışır. Ancak bu ziyafetler varlıklı kişiler ve kurumlar tarafından halka bedava sunulmak suretiyle sosyal bir dayanışma için zemin de hazırlamış olurlar. Yemekler yenilip, kımızlar, meşrubat ve içkiler içildikten sonra dua ve niyazlar ile hatta nevruz törenlerinde mevlit de okunarak. yeni bir yıla girmenin sevinci kutlanmaya çalışılır[20]
Bütün bunlar ile neticede Kazakistan yanında diğer bağımsız Türk Cumhuriyetlerinde de  Rusya’nın bütün yıkıcı ve yasaklayıcı hareketlerine rağmen, tüm kültürüne, inanç ve geleneklerine bağlı kalmak suretiyle kendi damgasını vurduğunu ve bunu her sene kutlamaya devam ettiğini söylemek mümkündür.
Sonuç olarak, yukarıda açıklandığı gibi Nevruz; bazen bahar, bazen yenigün,  bazen de gece ile gündüzün eşit olması şeklinde düşünülmüş olması Balkanlardan Ortadoğu’ya, Ortadoğu’dan Asya’ya kadar uzanan coğrafi mekânda yaşayan insanların kendi değerleriyle anlamlandırmasından ve milli kültürün bir sembolü haline getirmesinden başka bir şey olmamıştır.
Yukarda ifade edildiği gibi Nevruz’un önemi, çeşitli   ülkelerce  ve etnik gruplarca yıllardır kutlanmış olması ancak, farklı yaklaşımlar ile de ifade edilmesi sonucu. anlamı ve önemi, zamanımızda çeşitli siyasi kaygıların da katılması ile farklı anlamlarda kutlanılmaya çalışılması birlik, dirlik ve insanca yaklaşımlar ile daha iyi anlam kazanacaktır.
İşte burada bize düşen görev çok çeşitli ve farklı yorumların neden, niçin ve kime ait olduğunu tespit değil, milletimizin birlik ve beraberliği açısından büyük önem arz ettiğinin bilincinde, ülke çıkarları doğrultusunda kaynaştırıcı, birleştirici düşünmek suretiyle, keyfiyete göre değişik anlamların ortadan kaldırılmasına çalışmak  gereğidir. 


*  Fırat Üniv. Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi. Arafltırma. ve Uyg. Mer. Müdürü  ELAZIĞ
[1]  M.Abdulhalûk Çay; Türk Ergenekon Bayramı Nevruz, Ankara,1988,s.45
[2]: M.Abdulhalûk Çay; a.g.e. Nevruz,s.47
[3] :Hasan Şakir Sancaktar; “ Nevruz -Yenigün  Bayramı -” Diyanet Dergisi, S.51, Ankara, Mart   ,1995,  s.17: L.Rvey; Nevruz, İslam Ansiklopedisi,C.9, İstanbul,1988, s.233-234
[4] :Mustafa Aksoy; Kültür Sosyolojisi açısından Nevruz kavramı,        Türk Dünyası Arafltırmaları Dergisi.S. 100, İstanbul, 1996,s.39
[5] Orhan Türkdoğan; a.g.e. S.100, s.33
[6]::M.Abdulhalûk Çay; a.g.e. ,s.26 :Ahmet Turan;“ Nevruz Bayramı ve Ergenekon” Türk Dünyası             Tarih Dergisi,S.51,İstanbul,1991, s.35
[7]: Cafer Kuli-zade; Nevruz’un Bilimsel Temelleri, Türk Dünyası Tarih Dergisi, S.90, İstanbul ,      1994, s.55 : Hasan Şakir Sancaktar; “a.g.e. ” Diyanet Dergisi, S.51,s.17
[8] : M.Abdulhalûk Çay; a.g.e. ,s.18
[9]   Muhlis Nadas; Türk Dünyasının Milli Bayramı Nevruz, Türk Dünyası Tarih Dergisi,S.99, İstan              bul,  1995, s.18-22: Mustafa Aksoy; a.g.e. .S.100,s.43M.Abdulhalûk Çay;a.g.e. ,s.19
[10] :Orhan Türkdoğan; a.g.e., S.100,27-29- 36
[11]: Cafer Kuli-zade; a.g.e.  S.90,s.55  Mustafa Aksoy; a.g.e. .S.100, s.42 Ahmet Turan ; a.g.e. S.51,  s.36
[12]: Hasan Şakir Sancaktar; “a.g.e. ” Diyanet Dergisi, S.51,s.17: Cafer  Kuli-zade; a.g.e. S.90, s.55
[13] Mustafa Aksoy; a.g.e. S.100,s.41.:M.Abdulhalûk Çay; a.g.e. s. 78
[14] M.Abdulhalûk Çay;a.g.e. ,s. 82
[15]: Mustafa Aksoy; a.g.e. .S.100,s.45
[16] : Kazakistan ve Özbekistan’daki gösteriler bizzat tarafımdan gözlenmiş ve bu izlenimler akta                rılmıştır.
[17] : Ali Berat Alptekin;  Yesevi Ocağında 210 Gün,Elazığ,1996,s.59
[18] : Ali Berat Alptekin; a.g.e.  ,s.71
[19]  Orhan Türkdoğan; a.g.e.  37: Ali Berat Alptekin;  a.g.e.  s.65-71
[20]  M.Abdulhalûk Çay;a.g.e. ,s. 73