Dipsiz Kuyu - Editör | murat multu

Bir yer bir taş atarsınız. Meğer taşı attığınız yer bir kuyuymuş. Taşı atar atmaz kuyu olduğunu farkeder ve taş ne zaman dibe ulaşacak diye gözünüzü dikersiniz, kulağınızı kabartırsınız. Bir süre sonra gözden ümidi kesmeye başlarsınız; çünkü taş epey yol almasına rağmen dibi bulamamıştır ve zaten bekleyen kulak, hazır ol vaziyetine geçip beklemeye başlar taşın dipte çıkaracağı sese.
"Dipsizdir!" diye karamsarlığa kapıldığınız an gelir o ses ve siz kuyuya taş atmakla hata yapmadığınız anlarsınız. Korkmanıza gerek gerek yoktur artık. Attığınız ilk taş dibe ulaştığına göre bundan sonra atacağınız taşlar da ulaşacaktır nihai hedefe.
Siz taşı attığınız yerin kuyu olduğunu bilmeden bazıları orası "dipsiz kuyu" kehanetinde bulunur. Bereket ki siz onlara kulak asmayıp taşı var gücünüzle fırlatmış ve ilk ses sayesinde haklı çıkmışsınızdır.
Bu ayki yazıya böyle bir notla başlayayım dedim O nottaki kehanet -birebir olmasa da- dergi için de söylenmişti. İlk taş amacına ulaştı, şimdi sıra diğer taşlarda yani sayılarda...
3. sayı ilk iki sayının aksine bir kapak konusuyla öıkıyor karşınıza. Sarıkamış Harekatı'yla.
Prof. Dr Bingür Sönmez'in 4 Aralık 2009'da verdiği Sarıkamış Harekatı (tam adını not almadığım için yazamıyorum) konulu konfernasta "Kurtuluş Savaşı'nın önsözü Çanakkale'yse, Çanakkale'nin önsözü Sarıkamış'tır" sözü yerinde ve önemli bir tespittir.
90 bin şehit, en az o kadar da esir verdiğimiz Sarıkamış Harekatı maalesef hakketiği ilgiyi görememiştir. Prof. Dr. Bingür Sönmez gibi değerli bilim insanlarımızın çalışmaları sayesinde bu büyük eksiklik gideriliyor. Bu tür gelişmeler birçoğumuz bizi de sevindirmekte.
Bundan hareketle, tek başımıza atacağımız bir taşın zayıf bir ses çıkaracağından endişelendiğimizden, tarih alanında değerli çalışmalar yapmış değerli hocam Yard. Doç. Dr. Ergünöz Akçora'ya bu ayki sayımızı "Sarıkamış" konulu bir kapakla çıkarma düşüncemizi ilettik. O da bizi kırmayıp "Sarıkamış Harekatı" adlı yazısını verdi.
Yetkinlğini ve değerliliğini yaptığı bilimsel çalışmalarla, yetiştiridiği ve en az onun kadar değerli bilim insanı ve öğretmenle ortaya koyan arkadaş çevremizde "profesörlerin profesörü" diye söz ettiğimiz değerli hocam Ergünöz Akçora'ya bu yazıyı okuyanlar aracılığıyla teşekkür ediyorum.