Kültürün Değeri ve Anadolu - Cemil Taşkıran

Teknolojinin gittikçe artmasına paralel olarak yerküre üzerinde belirginleşen global etkileşim bütün kültürleri yıkıp ortak normlara kavuşturuyor.  Tabii ki bu durum Anadolu'daki mevcut kültürler üzerinde etkisini gösteriyor. Özellikle batı kaynaklı  kültürlerin bu sahada yoğunlaşması ve doğuya yayılması için bir köprü konumunda olup ilk uğradığı saha olması kültürel etkileri daha kolay aktarmasına ve mevcut olan ana kültüre de zarar vermesine neden olmaktadır. Tabiki kültür aktarımının iki boyutu vardır. Bunlar bilimsel ve sosyolojik sahada etkisini göstermektedir. Mamafih (bununla birlikte) Anadolu topraklarında yaşayan bir düşünür olarak daha çok batıdan gelen kültür aktarımının bilimsel sahada yaygınlaşmasını temenni ederim.  Lakin bu tür oluşumların etkisini belirgin bir şekilde geösterebilmesi için uzun yıllar geçmesi gerekmektedir.
     Yeni kültür ile mevcut kültürlerin aynı sahalarda yaşaması, genç kuşaklar ile önceki kuşaklar arasında çatışmlara yol açıyor. Örneğin kültürümüzde var olan geniş aile modeli yerini 3 ya da 4 kişilik aile modeline bırakmıştır. Bununla ata kültürü değerleri ikinci plana atılmış, ihtiyar kesime artık değer verilmemiştir, bu durum ailesel bağların da zayıflayan bir görüntüye sahip olmasına neden olmuştur. Esas neden olarak da maddesel öğelerin ön plana çıkması şüphe götürmez bir husustur.
  Anadolu coğrafyasının belki de en önemli özelliği varolan kültürümüzün daha çok insanları birarada tutabilmesidir. Çünkü Anadolu'nun ruhu kültürüdür. Bu ruh olmadan insanların biraraya gelmesi ve ortak normlar etrafında yaşaması olanaksızdır. Bununla birlikte gittikçe artan teknolojik öğelerin, manevi öğeleri unutturması insanların toplumlardan kopup en ilkel tarzdaki bir yaşama kavuşmasına neden oluyor.
Son söz olarak: "Bizler -kültürüne bağlı kesim- bu durum karşı genç beyinleri uyandırmalı, onları bilgilendirmeliyiz. Kültürlerimizin önemini anlatıp bunu eğitim ve öğretim kurumlarında bir ders haline getirmeliyiz. Çünkü milletler  kültürleriyle yaşarlar, kimlikleriyle varolurlar. Bir millet için bir kültürün yıkılması o milletin çöküşü ve yok oluşudur.