Düşmanın Korkulu Rüyası: Akıncılar / Ebru Çolak

Osmanlı Akıncıları
Akın, düşmanın içine sızmak, akmak; akıncı, düşman ülkesine akın yapan düşman ülkesine sızan demektir. Akıncılar, Osmanlı Devletinin özellikle Balkan ve Rumeli fetihlerinde ve buraların Türkleştirilmesinde önemli rol oynamışlardır. İlk akıncıların Osman Bey’in yoldaşları ve onların çocukları olduğu söylenir ayrıca günümüz batı tarzı ordusunda bulunan komando sınıfının akıncılardan esinlenerek oluşturulduğu söylenir.
Akıncılar; atlı, hafif silahlı, çevik ve hareket kabiliyetleri yüksek kişilerdir. Akıncılar, düşmanın içine akıp gücünü yoklayıp binlerce hayvan, altın ve esirle geri döner böylece düşmanı manevi anlamda yıprattığı kadar maddi anlamda da yıpratıp düşmanın savaş kabiliyetini kırarlardı. Akıncılar, sınırlarda yaşar ve sınırların korunmasında ve düşmanın içeri sızmasını önlemede önemli rol oynarlardı. Savaş zamanında düşman akıncılar tarafından yıldırılır ve gücünü kaybeden düşman ordusu daha sonra karşısında kendi sayısına eşit Osmanlı ordusunu görünce kaçışırdı.
Akıncıların savaş taktiği şöyleydi; akıncılar belli yerlerde parçalara ayrılır daha sonra bu parçalarda tekrar bölünerek düşman iline sızarlardı. Her akıncının akın yapacağı yer belliydi daha sonra bunlar daha önce kararlaştırdıkları yerlerde fakat önceden ayrıldıkları yerler olmamak şartıyla birleşip geri dönerlerdi böylece düşman akıncıların nerede toplanacaklarını önceden kestirmekte güçlük çekerdi.
Akıncıların içinde deli, serdengeçti, gönüllü, fedai, azap gibi birlikler bulunurdu ancak deli gurubu bunların içinde en çok bilineni ve ilginç olanıdır. Bunlar düşmana ilk saldıran birlik oldukları için deli adıyla anılırlardı ve başlarında "delibaşı" bulunurdu bunlar düşmana ilk saldırıp düşmanı iyice yıpratırdı.
Akıncı beyleri istediklerini ocağa alıp istediklerini ocaktan çıkarabilirlerdi. Ocağa alıp çıkarma işlemi akıncı beyine aittir. Akıncılar oldukça hızlı hareket edebilen ve gerekirse akıncı beyinin "öl" emrini gözünü kırpmadan yerine getirebilen seçkin kişilerdir. Yani ocağa alma işlemi diğer ordu sınıflarına alınma koşullarına benzemezdi ve akıncılık genellikle babadan oğula geçerdi. 16.yy`da sayıları iyice azalan akıncı ocağı 18.yy ` da ortadan kalkmıştır.