(Sanem Tufan / Rahatsız adlı kişisel resim ve heykel sergisinden 2011 / Esiriniz) |
Aklımız nerde bizim, başımızda olması gerekmiyor mu? Büyüdükçe ayakucumuza doğru iniyor ve onu itinayla çiğnemeye başlıyoruz. Bastıkça, ezdikçe dengedeyiz; duydukça adımların seslerini sağırlaşıyoruz. Okyanus gibi her şeyi bir anda duymaya ve ayrıştırmaya başlıyoruz. Bir nevi pek çok işi bir arada yarım yamalak yapmak, her ne varsa sınıflara ayırmak okyanuslar kadar… Hem o kadar hızlı hem de güzel olmak zor, öküz de haklı.
Dokunun dünyaya, kurtarın o huysuz ihtiyarın elinden onu. Dünyanın asistanlığını yapın mesela. Hani söylenecek tüm kötü sözleri patronu adına söyleyip onu kurtaranlar gibi. Başınıza yıkılır diye mi korkunuz? Yahut boynuzunun parıldayan hali kamaştırıyor gözünüzü. Belki dışarıdan bakınca soğuk, katı canımız dünyamız ama, içinin sıcağını hatırlayın, bırakın yaksın sizi. Kendine gelsin ki büyüyen çimenlerin sesini duyabilelim. O vakit belki azalır beynimizin taa içindeki tayfun.