Büyüyen Çimenlerin Sesi / Gülşah Akbulut

(Sanem Tufan / Rahatsız adlı
kişisel resim ve heykel sergisinden
2011 / Esiriniz)
Dünyanın nezaretinde sanmak kendini… Kaç bin çekirdekli bir soğukluk hesabını yapamadığım? Gözyaşlarım; yanaklarımın ağırlamaktan bıktığı dargınlık, barışsak ya artık. Dünya sadece bir metafor, perişanlığı anlatmaya yeminler etmiş. Boynuzunda döndüğü öküz çoktan ihtiyarladı. En ufak bir oluş sarsıyor onu. Dünya kendi ekseninde dönüyor diyenlere cevap olsun. Dünya öküzün boynuzunda! Toz bulutları, soğumalar, yıldızlar, güneş sistemleri (…) insanlık masalsız yaşayamaz. Büyüdükçe aynılaşıyor herkes, her şey. Hep şu boynuzu parlak öküz yüzünden; insanlık onu fark etti mi, dünyanın dengesi bozulmasın, sarsılmasın diye unutuyor masalları.

Aklımız nerde bizim, başımızda olması gerekmiyor mu? Büyüdükçe ayakucumuza doğru iniyor ve onu itinayla çiğnemeye başlıyoruz. Bastıkça, ezdikçe dengedeyiz; duydukça adımların seslerini sağırlaşıyoruz. Okyanus gibi her şeyi bir anda duymaya ve ayrıştırmaya başlıyoruz. Bir nevi pek çok işi bir arada yarım yamalak yapmak, her ne varsa sınıflara ayırmak okyanuslar kadar… Hem o kadar hızlı hem de güzel olmak zor, öküz de haklı.

Dokunun dünyaya, kurtarın o huysuz ihtiyarın elinden onu. Dünyanın asistanlığını yapın mesela. Hani söylenecek tüm kötü sözleri patronu adına söyleyip onu kurtaranlar gibi. Başınıza yıkılır diye mi korkunuz? Yahut boynuzunun parıldayan hali kamaştırıyor gözünüzü. Belki dışarıdan bakınca soğuk, katı canımız dünyamız ama, içinin sıcağını hatırlayın, bırakın yaksın sizi. Kendine gelsin ki büyüyen çimenlerin sesini duyabilelim. O vakit belki azalır beynimizin taa içindeki tayfun.