Hiroşima Sevgilim / Nur Toprak

"Hafızay-ı beşer nisyan ile maluldür" der eskiler ve iyi ki de öyledir. Yazık ki ben bu kalıbın içene girebilenlerden olamadım. Çocukluğumdaki en lüzumsuz ayrıntıları dahi unutmayan biri olarak aile eşrafının hala tuhaf bakışlarına maruz kalırım. Belli bir
yaştan sonra unutmanın erdem olduğunu öğrensem de kasıtlı olarak beynimi buna zorlamam gerekiyor. Çünkü gereksiz detayların detayında olmak elzem bir zihinsel yorgunluk hali veriyor. Yine de unutmadığınız, unutmayı başaramadığınız gerçeklerle yüzleşince
fark ediyorsunuz ki insan algısı da alışıyor anormal olan durumları normal olarak görmeye. Hatta "olmuş ve ölmüşe çare bulunmaz" diyerek durumu normalleştiren cümleler kuran varlıklardan oluyoruz. Unutmak olgusuna nerden girdin diyenler için bir açıklama yapayım.
Orijinal adı "Hiroshima Mon Amour" olan "Hiroşima Sevgilim" filminin başlangıcında ki görüntüler etken oldu buna. İzlerken neler hissettiğimin tarifi yok, hissettiklerimi unutmanın yolu yok. Her şeyden öte bir halkın yaşadığı azabı anlatacak bir dil yok.
Yükleminden öznesine sersek tüm minderleri bir halkın belleğinde ki görüntüleri silmenin yolu yok. İşte bu yüzden benim hissettiklerimi unutamamamın gerçekle karşılaştırıldığında zerre kadar değeri yok .

"Errare humanum est/Hata insana mahsustur" şeklinde Latince bir deyim vardır. Hadi hatalarımızı sayalım diyeceğim ama dilim elvermiyor sormaya "Hiroşima nasıl bir hatadır, Nagazaki nasıl bir hatadır ve Halepçe nasıl bir hatadır" diye. Daha da ötesi şunu
sorgulamak gerekiyor "Bu hatalar insan hatası mıdır?" İnsan iseler dahi nasıl bir evrim sürecinden geçerek bu hale gelmişler ve nereye doğru gitmektedirler. Okuduğuma göre ABD daha yenilerde bir özür dileme talebinde bulunmuş Hiroşima ve Nagazaki'den . O kadar
gizliymiş ki bu özür dileme talebi sadece Wikileaks den öğreniyoruz . Reddedilmiş talepleri haliyle. "Pardon 200 000 insanınızın ölümüne neden olduk, özür dileriz."

Şehrin hafızasının ve insan hafızasının tüm acılarını yok edecek bir cümle var mıdır bilmiyorum. Ama "hata"; sonucu tahmin edilemeyen bir eylem sonrası, bilmeden ve istemeden yapılan durumlar karşısında dilenir. Bilerek ve isteyerek yapılan, tuşlara
bilerek basılan, isim verilerek hazırlanan bombaların ve yok edilişe imza atılan bir ortamda dilenen "hata"nın özrü kabul edilir mi? Ya da bu özür dileme nasıl bir özür dilemedir. Hangi özür siler hafızayı?
-Silmez hiçbir şey. Ama başka bir şey yapılır. Durum normalleştirilir. İnsan hafızası ve düşünme biçimi krizlere alıştırılarak en olağan olmayan durumlar normalleştirilir. Bu katliamlar sırasında direkt ölenler şanslıdırlar. Çünkü sonrasında dünyanın geri kalanın maruz kaldığı "zihinsizleştirme" daha acıdır. Hafıza hatırlar acıyı, ama bundan daha kötüsü bunların olduğunu bilerek yaşamaktır. Zihinsel yolla İnsan kıyımına izin veren bir sistemin çarkına dahil olursunuz. İnsanoğlu üremeye devam eder. Keşifler yapar, su toprak, ateş, hava derken bir yolunu bulup bilimi keşfeder. Ne buluştur ama. Bulduğu bu kavramla kendi yok edişini hızlandıracak büyük teknolojilere imza atar. Aya ulaşır ama insanlığa ulaşamaz. Savaşsız tarihler yazmanın erdeminden kimse bahsetmez.

Bir lahza duralım şimdi. Bir kahve alalım elimize, toprağı koklayalım. Bir cümle hatırlayalım.
"Errare humanum est, perseverare diabolicum./ Hata insana mahsustur, ancak hata yapmakta diretmek şeytancadır. (Lucius Annaeus Seneca)

Stanley Kubrick'in 1960 yapımı Dr. Strangelove
filminin son sahnelerinden. Bomba atıldı.