Olan Biten, Mazeretler vs.

Oldukça uzun bir aradan sonra merhaba,
Kaç ay oldu hem editör hem yazar sıfatıyla yazmayalı. Arşivi karıştırıp tam tarihi vererek kendimi ifşa etmek istemediğim için “oldukça uzun bir ara” deyip sıyrılalım işin içinden. Aslına bakarsanız bu yazı birkaç aydır yazılmayı bekliyor. Aylardır aklımın bir köşesinde “hiç olmazsa bu gece bir şeyler yazmalı” demekle geçiyor. Birkaç kez kâğıdı kalemi alıp yazmaya başlayınca aslında bu yazının yazılma zamanın gelmediği anlaşılıyordu. Yetiştirilmesi gereken başka işler var, bunu sonra da –düşüncelerini toplayınca- yazma imkânın var. Haydi, şimdi üniversitenin yaptığı son işler için bir haber metni yaz. Yaz ki para kazanabilesin. Ya da seminer hazırlamaya devam et, vizelere ve finallere çalış. ALES ve ÜDS de unutulmamalı. Hem yazı yazacak yazar bulmak lazım, “yazar öğütmek” övünülecek bir şey değildir! Bunları okuyacak, düzeltmeleri yapacak, uygun materyalleri bulup yayına hazırlayacak bir er ya da dişi kişi gerekecek. Nerede bunlar? Söyleyeyim.

Bildiğiniz gibi, dergide bir şeyler yayınlamaya çalışan herkes üniversite öğrencisi. Dolayısıyla hepimizin yoğunlaşması gereken dersler, seminerler, projeler, sınavlar var. Uzatılmaya çok müsait bu liste. Henüz eğitimimizin başlarında iken başladığımız yolculukta yükümüz biraz daha hafifti. Fakat bugün baktığımızda bölüm sınavlarımızdan ziyade hayata atılmanın arifesinde, bu atılmayı olabildiğince iyi bir şekilde yapabilmek için önümüze koyulan diğer sınavlarla da baş etmeli, bu arada tezlerimizi belirlemeli, farklı şehirlere gidip bizzat sahada araştırma yapma hayalini gerçekleştirmeli. Eh bu şartlar altında itiraf etmeli ki dergi 2. hatta 3.plana atıldı istemeye istemeye. Bu yüzden sayılar arasındaki ara çoğunlukla 2 aya bazen de 3 aya çıktı. Yeni sayılar da çalakalem hazırlanmış, sırf yayınlayalım da kurtulalım mantığı güdüldüğünden hem sizler hem bizler için istenilen seviyede değildi. Aslında; “belli bir seviyeyi yakaladık mı?” Bunun da tartışması yapılabilir pekâlâ. Bu durum sizi rahatsız ettiği kadar bizleri de rahatsız etti ki uzun süre düşündüklerimizi hayata geçirmeye karar verdik.

Öncelikle; “aylık e-dergi” tanımından sıyrılarak “belirsiz aralıklarda yayınlanan e-dergi” tanımını uygun bulduk. Bu, istenilen seviyede yazıların toplanması, dolayısıyla istenilen seviyede bir dergi için kaçamayacağımız bir hamle. Zira yukarıda belirttiğim nedenler yeterli sayıda ve istenilen seviyede yazıyı her ay toparlamak hele ki bunların oldukça az bir kadroyla 1 ay içinde yapılması mümkün değil. Denedik olmadı.
İkinci olarak, artık dışarıdan da yazı kabul etme kararı aldık. Yani kıyıda köşede bir yerlerde bir şeyler hakkında yazdığınız yazıları bize gönderebilirsiniz. Bunun için tek şartımız, yazının günlük siyasi kaygılardan soyutlanmış olması. Yazılarınız için e-posta adresimiz: editor@apopulerdergi.com

Üçüncü olarak, yine uzun bir süredir –aslında derginin kurulduğu ilk günlerden bu yana yaşadığımız teknik sorunların yakamızdan el çekmemesi, bunlar yetmezmiş gibi TİB’in 4 milyon internet sitesinin bir anda kapanmasıyla sonuçlanan blogger’ı yasaklamasının ardından başka bir servise geçme telaşı, toparlanmışken sunucumuzun çökmesinden mütevellit 1 ay ulaşamama, siteyi tekrar aktif edebilmemize rağmen yaşanan arşiv kaybı ve elbette ne göze ne de okumaya tam anlamıyla hitap eden sayfa tasarımımız. 2 aylık arşiv kaybımızı telafi ettiğimizi daha önce notlar’dan ve sosyal medyadan duyurmuştuk. Yeni sayımızla birlikte eskisinden daha kullanışlı ve hem göze hem okumaya hitap ettiğine inandığımız yeni bir görünümle karşınızdayız. Aksaklıklar, eksiklikler her zaman olacaktır. Bu yüzden sizden ricamız herhangi bir sorunla karşılaşmanız durumunda bunu bize iletişim sayfamızdan bildirmeniz.

Son olarak, sanırım son sayımız hakkında bir şeyler söylemeli. Konu biraz iddialı. Bu iddianın altından tek başımıza kalkmamız mümkün değildi. Bu yüzden dostlardan yardım istedik. Sadece bu sayı için değil her zaman yanımızda olup destek veren dostlara ve büyüklerimize çok şey borçluyuz. Çok uzattım galiba. Sizi 23. Sayımızla baş başa bırakıyorum. Keyifli okumalar.
Murat Mutlu