Kentsel Gettolaştırılmışlık ve ‘Gettolaşmışlık’ / Mazhar Günbey

Yaşam alanı olarak kırsala alternatif olmuş ve zamanla büyük bir gelişim ve dönüşüm geçirmiş- geçmişin şehri ( doğuran –üretim)-,kent olgusu zamanla farklı bir yasam tarzı, farklı bir zihin atmosferi ve farklı olarak yani bir kültürlenme modelini dayatmıştır.( dayatmıştır çünkü; yaratıcılarına sahip olmayı başarmıştır). Kent, içindeki rekabet itkisini toplumsal aktörlere ( birey) dayatarak aynen Darwinci bir mücadeleyi sunmaktadır. Aktörler mücadele halinde toplumsal yalıtılmışlık kisvesi altında yarış atını andıran bir hayvansı modele yada daha doğru olabilecek bir tabirle Formula arabaları gibi lanse etmekte; bana göre pekte gerçek dışı bir benzetme olmasa gerek. Hayatın bu yeni alanında ve sonralarında ( yani günümüzde) ‘doğrulanmış’ doğru yaşama; yani modern hayat bu anlamda kendini alenileştirmektedir.
Sunulmuş yada dayatılmış bu yeni yaşam modeli, zamana paralel başarı kazanmıştır. Kendini iktidarlaştırmıştır. Kırsala alternatif olan bu ‘yeni’; kırsalı yenilmiş ve çözülmüştür. Kırsalın umut yolcuları olarak insanlar, kenti mesken tutma yoluna girmiştir. Şaşaalı hayat, göz kamaştırıcı güzellikler-metaların fetişizmi zamanı-ve önemlisi de umut yolcularının umudunun yeri olan bu yerler zamanla dolup taşmakta, şişmekte ve genişlemekte. Şişmekte olan kent; kentli ‘sosyolojik kabadayılıkları da’ şişirmektedirler, çünkü; kentsel her yeni bir şişme: yeni bir para kazanma, sermaye biriktirmektedir. Sosyolojik kabadayılar kendi hakimiyet alanlarına müdahale edilmesine izin vermezler. Her türlü önlemi almakta ve farklı olmaktadır. Çünkü kendini farklı görmektedir. Bu grup kendisini farklı yapılara hatta ‘farklı’ ne varsa ondan yaşamaya kalkmaktadır. Bunda dolayı kentlerde yaşam alanlarını ayrıştırır. Kırsallı olanları farklı yerleşim alanlarına iter .-Kent onların bilinç ve zihin atmosferleriyle şekillenmektedir. Dahil olmak demek bir çok şeyi kabul etmek ve vazgeçmek demektir. Yoksa olduğun yerde kal. Senin yerin orası. (getto)
Gettolaştırılmış alan bu bağlamda faaliyetteler. Dışlanmış ve kabul edilmemişlerin mekanıdır. Kentsel sosyolojik kabadayılar bu gettolaştırmayı yaptığı gibi kendileri de gettolaşmıştır. Bu her iki alanda farklı bir zihin atmosferi vukulaşmıştır. Bu atmosfer kendini bu yapılarda dışarı yansımakta ve somutlaşmaktadır. Gettolaştırılmış bölgelerde barakalar, teneke çatlı yapılar; gettolaşmış yerler ise villalar ve siteli yapılar oluşmaktadır.
Bu mikro mekan ayrılığını, makro mekana ve teritoryal (ülkesel) bazda da düşünmek mümkün. Kendilerini birinci dünya ülkeleri olarak tanımlayanlar yani teritoryal bazda sosyolojik kabadayılar; ‘doğrulanmış’ doğrularla modern olmaktadırlar.! Bu doğruların ; yanlışların olduğu üçüncü dünya ülkelerine sunmaktadırlar. Çünkü gettolaştırılmıştır: kabul görülmüş teritoryal alanlardır. Bu ayrıştırmalarının kesin kaynağı hiç tereddütsüz kapitalizmdir. Kapitalist sermayedarların devamını sağlamak için oynadığı oyundur. Şuan oyunun hakimiyeti onlarda. Kararları onlar vermektedir. Bu üçüncü dünya ülkeleri birinci dünya ülkeleri tarafından oluşturulmuş; ne tür uluslar arası kuruluş ( oyun ;roller) varsa hepsinin görülmeyen ama hissedilen baskıları altındadır. Örneğin; Habitat : bu kuruluş sözde uluslar arası şehir yerleşmeleri alanında yapıcı rol için oluşturulmuş bir kuruluştur. Ama ; bu kuruluş neden dünyada bu kadar gettolaştırılmış yerlerde hissedilebilir bir çalışmayı şuana kadar gerçekleştirmedi. Bu kuruluşların tek amacı bu alanların içindeki insanlara dalga geçmek ve ‘durumlarını’(oyunun bir parçası) hatırlatmaktır. Ve bir başka önemli tarafı da, birinci dünya ülkelerinde tüketilmemiş ya da modası geçmiş ya da en önemli ve vahimi olan, tarihi geçmiş ürünlerinin harcanması açısında son derece cazip bir yer oluşturmalarıdır. –ki zaten, bu gettolaştırılmış alanlarının bence en temel amacı budur. Bu açıklama diğer kuruluşlar içinde; kendi kuruluş alanında görülmeyen ama hissedilen baskı araçlarını oluşturmaktadır.
Şuan tavsiyede bulunacak bir çözüm yolu görülmemekte. Son olarak da bu durumları ‘lanse’ edenlere karşı bir mesafe oluşturulabilse en azından olan baskılarının şiddeti azaltılabilir. Bu meşrulaştırıcılar: entelektüel magandalar olarak tanımlamak ve bilmek gerektiğine inancındayım.