Kitaplardan Notlar / Derleyen: Murat Mutlu

"...Biliyorum bütün sözler yavan, bütün sözcüklerin içi boşaltılmış, bütün anlamlar kullanılmış,
bütün anlar uçucu; kelimeye dökülen her duygu,
kendiliğinden soğuk bir klişe oluveriyor;
hiç bir sözcük duygularıma da yüreğime de yetmiyor;

Anlatabildiklerimle değil, anlatamadıklarımla karşında durmak için kaçırdım seni,
çaresizliğimi görmen için kaçırdım;
yalnızlığımı anlaman için; beni yüreğinle anla, gözlerinle dinle diye...

"Beni kendi kelimelerinle gör diye".
Seni aşk uğruna kaçırdım.Aşk uğruna. Hepsi bu işte..."

Sen ne hissedersen hisset, ne anlatırsan anlat,
karşındaki kendi kelimeleri ile seni görmedikten sonra...''

Murathan Mungan-Üç aynalı kırk oda

--------

hepimiz hastayız.
kimimiz antikaya,
kimimiz arabaya,
kimimiz makama mevkiye,
kimimiz kadınlara,
ne bileyim ben en doğrusunu minibüslerin ardına yazıyorlar.
- nedir o?
- bir ben değil, herkes hasta.

Mustafa Kutlu-Tahir Sami Bey'in Özel Hayatı

--------

Herkesin Kendine Göre Bir Dağı Vardır ve Herkes Kendi Dağında Yaşar Mevsimleri.
Senin Güneşin Yakamaz Beni, Benim Kışımla da Sen Asla Zatürree Olamazsın.
Şimdi Çık Kendi Dağına, Ayakkabılarını Çıkar ve Koş.
Doludizgin koş! Arkana Bile Bakma Koşarken.
Bakma; Çünkü Arkanda Hiç Kimse Yok!
O Dağ Sadece Senin. Ayağını Basmadığın Hiçbir Şer Kalmasın.
Her Yerini Ezbere Bil bu Dağın. Yeni Ağaçlar Dik Dağına.
Ağaçlarla Yeşile Boya.

Gururla Dolaş. Adımların Hep Büyük Olsun.
Büyük Yaşa! Hiçbir Zaman Korkutmasın Ölüm Seni ve Daima Emin Ol;
Sen Ölmeden Kimse Gelmeyecek Senin Dağına. Ölünce Gelecekler ve:
"Burada Koca Yürekli Bir Dağcı Yaşardı." Diye Yazacaklar Senin Zirvelerine;
Ama Bu Senin Umurunda Bile Olmayacak.
Sen Zaten Senelerce Koca Bir Dağcı Olduğunu Bilerek Yaşamıştın.

Erdal Demirkıran - Adam Dediğin Benim Gibi Olur

--------

"Çok param olunca yalnızlık satın alacağım kendime."
1997 - İstanbul

Ben yazar değilim.
Sadece 16 yaşımda boyumdan büyük bir güne kafa tutarken o vitrinde görüp aşık oluğum yalnızlığı,
gömleğimden çorabıma kadar ciltleyip satarak çıplaklığımla baştan çıkarmaya çalışıyorum satın almaya gücüm yetmediği için.
İçimdeki birden fazla insanın varlıklarını koruma çabaları ve lakin sonunda yalnızlığı edinmeme hizmet edişlerinin bir paradoks olup olmadığını düşünmektense,
oturup hepsini teker teker dinleyerek bir sonuca varmaya çalışıyorum.
Yani bildiklerimden değil,hiçbir şey bilmediğim için yazıyorum.

Salt,mecazsız yalnızlığı istiyorum.
Madem ki insanlar,yalnız olma isteğinin iyileştirilmesi gereken bir hastalık olduğunu düşünüyorlar,
ben de anlayacakları dilde sesleniyorum sevgilime:

"Seviş benimle.Hastalığım ol ve ölüme hazırla beni."
1997 - İstanbul

Ömer Faruk Dizdar-Şizofreni Günlükleri

--------
'Bize öğretilen her söze kandık
‘Yasaktır’ ‘Memnudur’ dendi,inandık
Hep ‘Girilmez’ levhasına aldandık
Bu tutulan,yanlış yol gelir bize..''

''Hayat düşünceleri tutan bir hapishanedir.
İnsan can sıkıcı bir saç demetidir.
Ben de akılsız bir robotum..''

"Kendi önsözümü yazacağım.
Olmayan romanların yazarı Selim Işık için
önsözler yazacağım.
Her önsözde,okuyucunun karşısına değişik bir
kişilikle çıkacağım.
Bin yazar kadar,on bin yazar kadar güçlü olacağım
böylece.
Bazı önsözlerde başarısız bir yazar olacağım: ilk eserimin
ilgi görmemesi üzerine ümitsizliğe kapılarak intihar ediceğim.
Bazen de,o kadar meşhur olduğum halde anlaşılmamış olmanın ıstırabını
duyacağım gene: insanlardan kaçacağım."

Oğuz Atay-Tutunamayanlar

--------

Sevgiden vazgecilemeyecegine gore,
sevgi konusundaki başarısızlığı yenmenin bir tek yolu kalıyor:
Once başarısızlıgın nedenlerini incelemek;
sonra da sevginin ne oldugunu anlamaya calısmak.

Erich Fromm-Sevme Sanatı





--------

Beni kalabalık sandınız...

Evimde hiç güneş batmaz, diye geçti aklınızdan...

Oysa ben çoğu kez bana gelen mektuplarınız kadardım.
Evimde güneşim çok battı.
Mektuplarınızın içindeki sevgi ve merhametin ışığıyla çok gece geçirdim. Yalnızlıktan ölecek gibi olduğum anda tekrar tekrar okuduğum o mektuplar, beni sabaha çıkardılar...

Unutulmak acısını sadece bu mektuplar hafifletilecek gibiydi...

Kitaplarımı, bilmediğim, tanımadığım kişilere yazıyordum.
Belki de bir meçhule...

Ama o meçhulden, yani sizlerden bana sevgiler akıyordu.
Acılar, sırlar, çelişkiler, umutlar, yalnızlıklar; hayal kırıklıkları, gözyaşları, ölme isteği ve yaşama sevinci akıyordu...

Bu kimsesiz incelikler ülkesine..

Cezmi Ersöz-Zarfını Ben Açardım Sana Yazdığım Mektupların

--------

Hatice sadece bir çift âşık göz değil.
Hatice sadece nehre yatak.
Sadece sancağa burç değil.
Hatice aynı zamanda “eller” demek.
Allah’ın Sevgilisini emanet ettiği kadın elleri, aşkın elleri.
Aşkın evi.
Vahyin çatısı.
Gözbebeğin çerçevesi.
Zemzemin kuyusu.
Mağaranın yoldaşı.
İnci’nin istiridyesi.
Define’nin sandığı.
Sevgili’nin sırtına hırka.
Hatice, köşesiz ve kusursuz çember.
Hatice, avuçlarından su içtiğimiz emek sahibi ellerin adı.
Hatice, Aşk’a kapı, Sevgili’ye kab.
Hatice, ol emri karşısında kainat.
Hatice göğün altına uzanmış arz.
Hatice, varlığı Mim harfine ev kılınmış kadın.
Hatice, tekvin kokusu.
Rüyası gerçeğe çıkmıştı Hatice’nin.
Güneş evine doğmuştu.

Sibel Eraslan/ Çöl~Deniz Hz.Hatice

--------

İçinizden herhangi bir sebeple kovduğunuz birisini,
Yaşadığınız şehirden de kovabilir misiniz?
Sığınacağınız bir esmer sevdanız bile yoksa,
Yeni sözcükler mi ararsınız yemininizi iletsin diye,
Yoksa ülkesiz bir bayrak gibi çırpınan umudunuzu yarıya indirip,
Barışın anlamı mı olursunuz?

Veysel Boğatepe-Git Bu Şehirden


--------


''Aslında gerçekten rahatlamaz,avunur ademoğlu..
Belki de avunmamız bile kendi sanımızdır.
En iyi avuntu da,dünyadan vazgeçtiğimize,hırsları zincirlediğimize kendimize inandırmak..
Yalan da olsa,inandırmak..''

Kemal Tahir-Esir Şehrin İnsanları


--------

...''gitmek kadere diş bileyenlerin, varmaksa kadere inanmayanların tercihiydi.
birinin kökleri geçmişte, haritası çok merkezli; ötekininse kolları gelecekte,
haritası tek merkezliydi. bu sebepten, birinde ağır basan dişilik, ötekinde erkeklikti.
kaçmaya gelince o bambaşkaydı.
kaçmak sürekli hareket halinde olmasıyla gitmeyi ve gizliden gizliye barındırdığı
bir başka, bir öte mekan arzusuyla da varmayı çağrıştırıyordu.
velhasıl kaçmak, hem gitmeye hem de varmaya, ne gitmeye ne de varmaya benziyordu.''

Elif Şafak-Şehrin Aynaları