Tek Tipleştirilen Bizler / Ebru Çolak

Bilimin ve Teknolojinin hızla geliştiği günümüzde insanlar sürekli bilgi borbardımanına maruz kalıyorlar.Bu bilgi borbardımanı gazete,dergi ,radyo , televizyon ,sinema , popüler dergi vs.. denilen Kitle İletişim Araçları tarafından sağlanıyor. McQuil 'e göre kitle iletişim araçları ; toplumda etki , denetim ve yeniliklerin potansiyel aracı olarak güç kaynağı ; çoğu toplumsal kurumun çalışması için gerekli bilgilerin kaynağı ve aktarım aracıdır diyor. Biz de Kitle İletişim Araçlarının çoğunun kapitalist sistemin elinde bulunduğu bu düzende onların bize sunduklarıyla biçimlendirdikleri bir sistemin parçası oluyoruz.
Hayat hakkında , dünya hakkında , başka ,insanlar hakkındaki bilgilerimiz sadece bize gösterilenle , bu sistemin bize sunduğu enformasyonla sınırlı. Dünyamızı , hayatımızı , kendimizi bile medyaların Kültür Endüstrisinin bizim için uygun gördüğü anlamsal içerikle biliyor ve algılıyoruz. Böylece bizler bilmek için değil sisteme hizmet için koşullandırılmış bireyler oluyoruz.
Modern toplum hayatının yüzeysel , hızlı hızlı yaşanıp geçilen insan ilişkileri içinde dünyamızın bize en yakın olan kesimlerinde bile olup bitenleri kapitalist sistemin biçimlendirerek sunduğu Kitle İletişim Araçlarından yani medyadan öğreniyoruz. Gerek televizyon dizilerinde gösterilen yaşam tarzları gerekse reklamlar aracılığıyla yönlendirilmeye çalışıldığımız bu sistemde artık herkes aynı şeyleri izlemekten , aynı tarz müzik dinlemekten zevk alan , marka kıyafetler giymekten hoşlanan koşullandırılmış kitleler halinde yaşıyoruz. Televizyonda sevdiğimiz bir ünlünün üzerinde gördüğümüz bir kıyafet taşıdığı çanta ya da ayağındaki ayakkabı hemen bir anda moda oluveriyor bir de bakıyoruz ki herkes aynı tarz kıyafeti , ayakkabıyı giymiş markalı çantaları taşıyor hatta aynı model saç kesimi bile hemen yaygınlaşıyor. Yorgun bir iş gününün sonunda evde ayaklarımızı uzatıp dinlenmek bir yandan da eğlenmek için açtığımız televizyonda gösterilenler , kültür endüstrisinin bize sunduğu programlar dışında seçeneğimizin olmadığı içerikten yoksun amacı sadece eğlendirmek olan bu endüstrinin bize sunduklarıyla yetiniyor ve herkesin aynı dizileri izlediği aynı yarışma programlarını takip ettiği bizler bunların gerçekliğini sorgulamıyor bunları sadece eğlence , vakit geçirme aracı olarak görüyoruz ve biz fark etmeden bunlar yavaş yavaş hayatımıza giriyor.
Böylece hızlı hızlı yaşanıp tüketilen kültür endüstrisinin bize sunduğu bu yaşam tarzı bizi gerçek kültürümüze gerçek kimliğimize bizi kendimize yabancılaştırıyor. İsteklerimiz , arzularımız , başkalarına karşı duyduğumuz kıskançlıkları , özentileri bile bizim sanıyoruz. Başkalarını kıskandrmak için satın aldığımız araba, pahalı çantalar , markalı kıyafetler , kapitalist sistemin bize dayattığı tüketim hırsı marka tutkusu insanları hayatlarının gerçeklerinden , insanlık , arkadaşlık ilişkilerinden uzaklaştırmaktadır ve sanki bunları kendi isteğimizmiş gibi dayatmaktadır. Ve bizler sanki hiçbir sorgulamaya gerek yokmuş gibi hayatın bunlardan ibaret olduğu , gerçeklerin bunlar olduğu yanılgısı içinde hayatımızı devam ettiriyoruz.
Giderek tek tipleştirilen bireyler olduğumuz farklılıkların giderek kaybolduğu gerçeğini görerek bize dayatılan bir hayatı değil kendimizi bize ait olan gerçekleri yaşayalım .


Bu konu hakkında daha fazla bilgi edinmek isteyenler Prof.Dr.Ünsal Oskay'ın ''Yıkanmak İstemeyen Çocuklar Olalım'' makalesinden faydalanabilirler.