Alaycı, öfkeli bir asiydi... Hepsi bu... / Abidin Parıltı-Yosun Karaca

Edebiyatın aykırı kalemlerinden Boris Vian'ın bütün eserleri İthaki Yayınları tarafından yeniden basılıyor. Vian, her değerin alaya alınabileceğini düşünen ve bunun uygulama alanlarını her defasında genişleten bir yazardı
Alaycı, öfkeli bir asiydi... Hepsi bu...
Mühendis, caz trompetçisi ve caz eleştirmeni, kabare şarkı sözü yazarı, film oyuncusu, yazar (en geniş anlamıyla yani oyun, roman, şiir, kısa opera, kabare, senaryo) çevirmen, ressam, hazırcevap, alaycı, savaş karşıtı, bohem, varoluşçu ama Sartre sevmez, muhalif, sabıkalı bir pornografi yazarı, bilimkurgu uzmanı, kara mizah ustası... Bütün bunların dışında daha ne olsun! İşte bu Boris Vian'dır namı diğer Vernon Sullivan. 1920 yılında doğan ve daha çocuk yaşlarda kalp rahatsızlığı çekmeye başlayan, dünyada acelesi varmış da yetişemeyecekmiş gibi davranan, iyi ki öyle davranan, olabilecek sona eli böğründe usulca bekleyerek değil de öfkeyle, isyanla, dünyada olabilecek her değerin alaya alınabileceğini düşünen ve bunun uygulama alanlarını her defasında genişleten, otuz dokuz yaşında davet edilmediği, ancak içeri sızmayı başardığı, 'Mezarlarınıza Tüküreceğim' filminin galasında ölen nevi şahsına münhasır, dünyaya gelmiş, gelmezse dünya edebiyatının eksik kalacağı, lüzumlu adamlardandır Boris Vian.

Her şeyi yeniden ele almak
Sartre, Baudlaire için, "Kendini mahkûm etmeyen insan, kendini sonuna kadar sevemez de" demişti. Bu sözü aslında Vian için de söyleyebiliriz. Çünkü Vian da toplumların geneli tarafından hâlâ iyilik olarak kabul edilenin tam tersini kasıtlı olarak yapıyordu. O, kurulu düzeni, bütün iradesini ortaya koyarak reddediyordu. Ama kahramanları -aslında antikahramanları- düzeni doğrular ve düzenin değerlerinin yanında yer alır. Bu gayet bilinçli bir tercihtir. O, tümüyle iyiliğe batıp ne yazık ki çıkamamış bu dünyada, o iyi insanların iyiliğini yüzlerine çarpar ve ikiyüzlü, dahası çokyüzlü hayatlarını apaçık önlerine koyuverir. Gerçekten özgür bir insandır Vian. Sakınacağı hiçbir değer yoktur dünyada alaşağı edilmedik. Bir yıkıcıdır, onarmaya ya da belli kalıplaşmış değerlere yaranmaya çalışmaz, onları layık olmadığı bir yerlere taşımaz. Aksine yerle bir etmeye, insanları yeniden sorgulamaya çağırır ve kendilerini sil baştan var etmeye yöneltir. O yüzdendir ki her romanında toplum tarafından tabulaştırılmış bir 'değer' seçmiş, onun 'ciddi'liğini alaycılığıyla gülünç bir yere taşımıştır. Nitekim yukarıda da sözü edildiği gibi karakterleri düzeni doğrularken, okuyan ona karşı tepki duyar. Yani bilenen anlamıyla sağ gösterirken sağlam bir sol kroşeyle karşıdakini indirir. (Saf) ırk önemliyse (Mezarlarınıza Tüküreceğim, Bütün Ölülerin Derileri Aynıdır, Ve Bütün Çirkinler Öldürülecek) yerin dibine batırır; cinsiyet önemliyse (Çıtırlar Farkında Değil) onu aşağılık bir yere çeker; din önemliyse (Yürek Söken) onu bir kara mizah malzemesi yapar; hiyerarşi önemliyse (Kızıl Ot) onu ustalıkla çökertir; savaşsa işte ona sadece güler geçer ve "Bir gün, hiç kimsenin sağ olarak geri dönmediği bir savaş, '1. En İyi Düzenlenmiş Savaş Günü' olarak ilan edilebilir" der. Kısası dünyada doğru bilinen ne varsa onun hedef tahtasındadır. Korkunun, korkulanın, bilinçaltındaki dünyevi kaygıların üstüne gider ve o hedefi on ikiden vurmayı başarır. Öte yandan Boris Vian diyor ki, unutmak ve hayata yeniden başlamak için ilk önce her şeyi yeniden ele almak gerekir. Hem de acımasızca ve bütün ayrıntılarıyla. Buna ne kadar katlanabilir insan? (Bakınız, Kızıl Ot) Böylece yarattığı kişilerin hayatını üzerine inşa ettiği 'neden'lerini ellerinden alır. Kişilerin yaşam nedenlerini yok etmek aslında onların yaşamsallığını da bitirmektir bir bakıma. (Bakınız, çekinmeyiniz, Yürek Söken, Papaz-Şeytan atışması)
Vian'ın her romanının bir ana teması vardır ve bu temanın etrafında hikâye örülmüştür. Bu tema, anlatılanı aslında bir dramatik malzeme olarak da sunar. Çünkü her defasında karşıt güçler, belli düşünsel boyutlarıyla çatışmanın ana eksenini oluşturur. Siyah-beyaz ırk çatışması; erkek-kadın ve eşcinsellik, tanrı ve tanrıtanımazlık gibi tanımlamalar ana eksendedir. Mezarlarınıza Tüküreceğim'i Vernon Sullivan mahlasıyla 1946 yılında yayımlayıp çevirmeni olarak da kendini gösterdiğinde yirmi altı yaşındaydı. Kitap, kısa sürede Fransa'da çok tartışıldı, yerleşik değerleri şöyle bir silkeledi. Nitekim 1949 yılında 'ahlaki değerlere hakaret' ettiği gerekçesiyle yasaklandı ve yüz bin frankla cezalandırıldı. Gelin görün ki kitap da yüz bin satmıştı zaten! Yasaklanma nedeninin içeriği ise erotizmi pornografiye kaçacak sertlikte ele almasıydı. Tuhaftır, Türkiye'de de birkaç yıl öncesine kadar sansürlendi ve birçok cümlenin üstü siyah, kalın utanç çizgileriyle çizildi. Ne mutlu ki artık o çizgiler kitabın yüzünden silinmiş bulunmakta.

Irkçılık... Komik mesele
Kitap, 1940'lı yıllarda Amerika'da yaşanan ırkçılıkla, şiddetle ve birbirini anlamadan reddetmeyle dalga geçer. Bu romanın devamı olarak da nitelenen Bütün Ölülerin Derileri Aynıdır (ki önceki baskılarında nedense Derilerinizi Yüzeceğim olarak çevrilmişti) yine ırki bir derdin etrafında döner ve kişiler birer kara mizah malzemesi olarak belirirken diyaloglar absürd olanı hatırda tutar. Kişilerin içinde bulunduğu trajedi gülünçtür. Başkasının acısı bizim komiğimizdir artık. Hikaye Amerika'da geçer. Bir barda 'bodyguard' olarak çalışan Dan, takıntılıdır ve içgüdüsel bir kompleksle 'beyaz adam' olarak yaşamı sürdürür. Ancak özünde zenci olduğunu düşünür. Beyazlardan intikam alma biçimi olarak da, bardaki beyazları sarhoş oldukları zaman öldüresiye döver ve günaşırı, sadece beyaz kadınlarla yatar. Ancak Dan, bu minvalde sürdürdüğü yaşamının, zenci kardeşi ortaya çıkınca bozulacağından korkar. Nitekim kardeşi ortaya çıktığında ilk tepkisi 'pis zenci' demek olur. Ona göre pis kokularından bile anlaşılır insanların kara derili oluşu. Ancak bir süre sonra kendisini korumak için yapabileceği tek şey, gerçeği bilenleri yok etmek olur. Böylelikle kaçıp kovalamaca da başlar. Önce kardeşi sonra diğer bilenler. Ancak olay olarak trajik olan, dışardan bakış olarak da gülünç olan, Dan'ın aslında zenci olmadığıdır. Kitabın sonlarına doğru polisin Dan'ın karısına söylediği "Haydi, haydi... İçinizi rahat ettirecek bir şey söyleyeceğim. Kocanız siyah değilmiş. Bunu ispatlayacak belgeler buldum. Üç kez adam öldürdü; orası doğru, fakat iyi bir avukat hafifçe bir cezaya çarpılmasını sağlayabilir" sözleri nefretin gülünçlüğünü ve hikâyenin yıkıcılığını gösterir niteliktedir. İntikam duygusu ve bütünlüklü olarak bir ırka karşı duyulan öfke kitabın merkezini oluşturur. Dan öfkenin diliyle yaşamını sürdürürken ne yazık ki öfkenin gramerini yanlış yorumlar.
Boris Vian 'hard' bir kara-roman yazarıdır.
Vernon Sullivan mahlasıyla yazdığı dört romanı (Mezarlarınıza Tüküreceğim, Bütün Ölülerin Derileri Aynıdır, Çıtırlar Farkında Değil, Ve Bütün Çirkinler Öldürülecek) eleştirmenleri elden ayaktan kesen aykırı metinlerdir. Bu hikâyelerin tamamı Amerika'da geçer. Aslına bakılırsa Boris Vian Amerika'da hiç bulunmamıştır. Ama Ve Bütün Çirkinler Öldürülecek'te onu Los Angeles sokaklarını ayrıntılı bir şekilde betimlemekten, hatta San Pinto diye bir yer uydurmaktan hiçbir şey alıkoyamaz. Boris Vian'ın yaratıcılığında sınır yoktur. Kalamina ya da kararmış taçyaprakları olan bruyyuza adlı çiçekler de sadece onun dünyasında yaşar. Bazısı seksen, bazısı üç yüz kırk sekiz gün çeken Temlül, Kasbat, Arart, Marmuz gibi ay adları (Yürek Söken) da sadece onun dünyasının ürünleridir. Vian bu özelliğiyle masalsı ve kendine, düşüne ait bir dünya yaratır. Şiddete, kötülüğe ve cinselliğe pornografi düzeyinde yer verir. Tabii ki bunlar da eleştirmenlerin onu yerden yere vurmasına yeter (onun da eleştirmenleri yerden kaldırtmadığı yazısı için bakınız kutu alıntısı!). Aynı tarzdaki son romanı Çıtırlar Farkında Değil ile sözü edilen dörtlü tamamlanmış olur. Bu romanda da kıyafet balosunda kadın kılığına giren kahramanın parasal mevzulardan dolayı lezbiyen çetesinin eline düşmesi ve kurtulma çabaları, uyuşturucu trafiği, oldukça eğlenceli ve polisiye heyecanı eksik etmeden anlatır. Şiddet, sayıklamalar, absürd diyaloglar kitabı oluşturan önemli öğelerdir.
Boris Vian, mahlasla yazdığı bu dört romanın dışında kendi adıyla yazdığı romanlar da yazmıştır. Bu romanlarda düşünceyi, gerçeküstü ve simgesel olanı daha çok ön planda tutar. Günlerin Köpüğü'nde (ki Vian bunu sadece iki günde yazmıştır) Chloé'nin sağ ciğerinde gitgide büyüyerek ona acı veren bir nilüfer çiçeği oluşur. Yürek Söken'de büyülü bir şekilde çocuklar uçmaya başlar. Başka önemli bir kitabı olan Pekin'de Sonbahar'a ise bir tren yolculuğunda başlamış ve üç ayda bitirmiştir. Henüz yirmi altı yaşındadır. Bu roman, önceden belirlenmiş bir çizgiyi izlemeyen, hızlı, özgür ve çok ustaca yazılmış bir anlatıdır. Vian, bu romanında, sözcüklere gerçek anlamlarını yüklemiş, sözcükler beklediğimizin ötesinde pek çok durumu da tanımlar bir nitelik kazanmıştır. Romandaki anlam belirsizlikleri ise yazarın bilinçli tercihidir.
Vian'nın karakterleri genel olarak kendilerini boşlukta hissederler. Kişilerin kendileri de bazen bunu 'hiçlik' olarak adlandırıyorlar zaten. Yine de kaderci bir bakışları yoktur. Yaşamdaki bütün amaçları o boşluğu doldurmak ve oluşturulmuş bir birey olabilmektir. Örneğin Kızıl Ot ve Yürek Söken'de bu boşluğun sancısını çeken karakterler psikanalist olarak karşımıza çıkar. Tutkudan yoksun oldukları ve bundan rahatsızlık duydukları için psikanalist olup, çevredekilere terapi yaparak onların tutkularını öğrenmek isterler. Yürek Söken ya da Kızıl Ot'ta olduğu gibi bir makine icat edip kendi geçmişleriyle bir hesaplaşma içine girerler. Umut edilene kavuşulamaz çoğunlukla.

Savaş, ahmakların işidir
Boris Vian roman yazarlığının yanında aynı zamanda usta bir absürd oyun yazarı ve şairdir de. Oyunları Türkçede daha yayımlanma imkânı bulamamıştır. 'İmparatorluk Kurarken' diye Türkçeye çevrilebilen oyunu, ölümlülüğün ve ölüm korkusunun şiirsel bir imgesi olarak değerlendirilir. Kapitalist bir ailenin bir binaya taşınması ve sonrasında binayı ağırdan ele geçirme gayretini ele alır. Gururludurlar. Yeryüzünde kendi egemenliklerini kurmuşlardır. 'Kaçak' adlı şiiri ise tam bir savaş karşıtı şiirdir. Bu şiiri Fransa Cezayir'i sömürgeleştirdiği ve askere çağrılı olduğu zaman yazmış ve burada savaşın ahmakların işi olduğunu söylemiştir. Şimdi onun bütün şiirleri de (daha önce Pornografi Üzerine kitabında yayımlananlar da dahil olmak üzere) yeni bir çeviriyle yayına hazırlanmaktadır.
Vian öne sürdüğü düşüncelerde derinlikli bir yazardır. Ancak düşüncesini çoğu zaman doğrudan dile getirmez. Düşünceleri durağan ve teorik değil, dinamik ve yaşamsaldır.
Boris Vian, edebiyatın dipten gelen dalgasıdır. Dipten gelir ve hiç umulmadık şekilde sarsar ve yıkar. Kızıl Ot'ta Köpek, Senatör'ün ağzından insanlara şunu öğütlüyor: "Ben sevdiğim şeyi buldum, siz de kendinizinkini bulun" sonra devam eder başka bir yerde "(...) ve bir hayat, bir dönemeçten geçtiği zaman, bunu tasarlamış olan kendisi değildir çoğu zaman." Vian yazmaya başlamadan önce bu dönemece girememiştir. Ancak mühendislik mesleğinden atıldıktan ve çevirmenliğe başladıktan sonra bu dönemecin ayırtına varır. Ve hayatını yazımızın başında say say bitiremediğimiz zevklerin/üretimlerin etrafında örer. Önüne geçilmez bu üretme tutkusu hem varoluşsal bir kaygıdan, zaten karakterleri de istisnasız bu kaygıyı taşımaktadırlar, hem de kendi gerçekliğini, yaşamsal tutkusunu, dünyaya derdini anlatma coşkusunu bulma gayretinden ortaya çıkmıştır.

'Bireyler her zaman haklıdır'
Hayatta önemli olan, her şey hakkında yargıya varabilmektir. Çünkü, görüldüğü gibi topluluklar haksız, bireylerse, her zaman haklıdır. Bu yüzden bir yaşama kuralı çıkaramamaktadır bireyler. Çünkü, kurallar bağlanılacak güçte olmalıdır. Yaşamda sadece iki şey önemlidir: Aşk, her türlü aşk ve New Orleans ya da Duke Ellington müziği! Bunların dışında her şey çirkindir, kaybolmalıdır! Bu birkaç sayfa, bunu doğrulamak için yazılmıştır. Güçlüdür, çünkü yaşanmış bir olayı anlatır. Yaşanmış bir olaydır, çünkü başından sonuna kadar ben düşündüm bunu.

400 şarkı ve diğerleri
10 Mart 1920'de Vile d'Avray'de doğdu. Beş yaşında okuma yazma öğrendi. Hayatı boyunca yaşadığı kalp rahatsızlıkları ilk olarak on iki yaşında başladı. Gençliği, ordu, kilise ve paradan oluşan üçlü iktidarın tehdidi altında geçti. 1940'ta Michêlle Leglise ile tanıştı, bir yıl sonra evlendiler. İki çocukları oldu. 1942 yılında maden mühendisliği dalında üniversite diplomasını aldı. 1946 yılında üç roman- Günlerin Köpüğü, Mezarlarınıza Tüküreceğim, Pekin'de Sonbahar- yazdığında yirmi altı yaşındaydı. 1954'te ikinci evliliğini yaptı. Son romanı Yürek Söken'i yazdıktan sonra yazmayı bıraktı ve iki kardeşiyle birlikte Fransa'nın en iyi amatör caz grubunu kurdu. 10 roman, 42 kısa hikâye, 7 tiyatro eseri, 400 şarkı, 4 şiir kitabı ve caz eleştileri yazdı.

'Sizler salak heriflersiniz!'
Boris Vian'ın Vernon Sullivan mahlasıyla yazdığı Mezarlarınıza Tüküreceğim romanı için yapılan eleştrilere, Bütün Ölülerin Derileri Aynıdır romanının girişine yazdığı yazıdan...
Sonuç: Eleştirmenler bu kitaba bir yazınsal başarı sağladılar (hakkında ister iyi söylensin ister kötü, bir kitaptan herkes söz etti mi, o kitap bir yazınsal başarıdır.) bu arada, iyi kitaplar hâlâ eleştirmenlerini bekliyor. Peki, ey eleştirmenler sürüsü, anlamadığınız o kitaplar hiç değilse varlıklarını duyurmanıza değmez mi? Okur için tavsiyelerin en iyisi o olurdu. Oysa sizler, sizi şaşırttıklarını kabul etmek şöyle dursun, o kitapları boğuyorsunuz. Hattâ, aslında onlar sizi şaşırtmıyor bile (...)
Eleştirmenler, sizler salak heriflersiniz! Kendinizden söz etmek istiyorsanız, herkesin ortasında günah çıkartın ve Selamet Ordusu'na girin. Ama o aşkın fikirlerinizi kendinize saklayıp insanları rahat bırakın; başka bir işe yaramaya bakın. Biraz nesnel eleştiri, lütfen. Artık zamanı. Tehlikedesiniz.



Daha önce şurda yayınlanmıştır.