Sessiz Protesto... / Semih Büyü

Kısa bir an sessizlik oldu. Bakıştık. “Hiç mi?” diye sordu gereksizce. “Hiç” dedim. Gülümsedi. Ben de gülümsemeye çalıştım ama ağzım kaydı sanırım, beceremedim.

Aynı sahneyi birkaç gün önce de yaşamıştık. “Dışarıda kahvaltı edebileceğimiz iyi bir yer var mı bildiğin?” diye sormuştu. “Hiç dışarıda kahvaltı etmedim” deyince şaşırmıştı.

Bugünkü konuşmamızın konusuysa meşhur kahve zinciri Starbucks! Muhabbet esnasında söz dönüp dolaşıp ona geldi, bir şey sordu, “Hiç Starbucks’a gitmedim ki,” deyince afalladı.

Sanki millet Starbucks’tan, Gloria Jeans’ten, Kahve Dünyası’ndan çıkmıyormuş da bir tek ben hiç gitmemişim gibi garip bir hava doğdu...

Valla bir kahveye on lira verebilecek kadar ferah bir hayat yaşamıyorum açıkçası; isteyen istediği yerde kahve içsin, istediği gibi gezsin, beni de hiç ilgilendirmez.

Beni tek ilgilendiren şey: Hayatı sadece bunlardan ibaret sanan insanlar ve bunun böyle olmadığını anlatmaya kalktığınızda kaçmaları!

Kimisi yarın ne giyeceğini düşünürken; kimisi hapisteki milletvekillerini düşünür, işkencede hayatını kaybeden askeri, öldürülen kadınları, nefret cinayetlerini...

Kimisi her gün alışveriş merkezine giderken; kimisi gazetecilere özgürlük yürüyüşüne gider, internet sansürüne, şifreli kopyaya, tam gün yasasına karşı yürür...

Kimisi bir kızla nasıl çıkacağını kafaya takarken; kimisi atanamayan öğretmenleri takar kafaya, Karadeniz’deki HES yapımlarını, 19 ay tutuklu kalan Ferhat ve Berna’yı...

Kimisi sınıftaki çocuğu nasıl ayartacağını dert edinirken; kimisi parasızlıktan okuyamayan, intihar eden, istemediği şeyler yapmak zorunda kalan çocukları dert edinir...

Kimisi sadece kaybettiği küpeye üzülürken; kimisi dininden, mezhebinden, ırkından, kökeninden, cinsel eğiliminden, aykırı fikirlerinden dolayı hedef gösterilenlere üzülür...

Kimisi partilerden, barlardan çıkmazken; kimisi Tekel işçilerinin eylemine de gider, hastane çalışanı Türkan’ın taşeron firmalara karşı başlattığı bireysel eyleme de...

***

Yanlış anlaşılmak istemiyorum.
Şunun altını özellikle çiziyorum: Maksadım kimseyi toplumsal sorunlara karşı duyarsızlıkla veya ilgisizlikle suçlamak değil. Asla!

Diyorum ki: Hayat yalnızca “nereye gitsek, ne yesek, nerede kahve içsek, hangi kızı yatağa atsam” gibi şeylerden oluşmuyor.

Evet, hayatı sadece bunlardan oluşan insanlar var; ama ülkenin sorunlarını yüklenen, kendine dert edinen, üzülen, bir şeyler değişsin diye kendince çırpınan insanlar da var.

Dedim ya, kimseden duyarlılık beklemiyorum; zaten beklenmez, içten gelir böyle şeyler.

Sadece herkesin biraz daha bilinçli ve saygılı olması gerektiğini düşünüyorum. İnsanların yavan bir hayat sürmeleri çok gözüme batıyor, canımı sıkıyor.

Ve son olarak... Bu güne kadar hiç Starbucks’a gitmedim, bundan sonra da gitmeyeceğim. Bu da benim sessiz protestom olsun!