Tanzimat Döneminde Basın / Ebru Çolak

1759 Fransız İhtilali ile Avrupaya yeni düzen ve değerler gelmiş, var olan otoritenin etkisi kırılıp milli egemenlik, insan hakları, bağımsızlık, özgürlük,temelleri üzerine yeni bir düzen kurulmuştur. 1830 ve 1848 İhtilalleri ile iyice pekişen bu düzen Avrupanın tüm yapısını değiştirmiş, kralların ve kilisenin otoritesi sarsılırken milliyetçilik, hak,eşitlik,insan olma bilinci öne çıkmıştır.Osmanlı Devleti ilk başlarda avrupada yaşanan bu gelişmeleri onların iç sorunu olarak görmüş olaylara karışmayarak gelişmelerin dışında kalmıştır. Burjuva Sınıfı öncülüğünde başlayan devrim hareketleri ,Sanayi İnkılabıyla pekişmiş daha çok mal daha çok üretim anlayışı yeni pazarlar bulma ihtiyacını ortaya çıkarmıştır. Osmanlı Devleti de özellikle coğrafi konumu,yer altı ve yer üstü kaynakları , Avrupaya yakınlığı nedeniyle Avrupa için bulunabilecek en iyi açık pazar konumundaydı.
Osmanlı yavaş yavaş batılı sömürgecilerin etkisine girerken aynı zamanda bu batılı sömürgecilerin beraberlerinde getirdikleri hak,eşitlik,hürriyet gibi daha önce osmanlıda bilinmeyen bu kavramlar artık osmanlıda da duyulmaya başlanmıştı. İlk zamanlarda özellikle fransızların açtıkları batı tarzı okullar osmanlı devletinde batı tarzı giyinen batılı gibi düşünen yani batı hayranı bir sınıf ortaya çıkarmıştır. Bu dönem batıyla irtibatta olan, batı uygarlığının önemini anlayan bazı aydınlar özellikle osmanlının kurtulması için ıslahata ihtiyaç olduğunu söylediler. Özellikle padişah II.Mahmut döneminde ıslahat adı altında bir çok değişiklikler yapılmıştır. Ve 1839'da Gülhane Bahçesinde okunan Tanzimat Fermanıyla ilk kez kanunun üstünlüğü benimsenmiş oldu.
Tanzimatın ilanıyla yapılan reformlar önce devlet eliyle sonra batılılaşma özlemi taşıyan aydınların eliyle basın-yayın hayatını canlandırdı ve bu dönemde Agah Efendi ve Şinasi tarafından yayınlanan Tercüman-ı Ahval türk vatandaşları tarafından yayınlanan ilk gazete olmuştur.
Tanzimat Dönemi Basının tipik özelliği şöyleydi ;
Bu dönem siyasi ve sosyal konularda yazı yazabilen bir kadro yok. Yazılan yazılarda genellikle dil ve edebiyat konuları ağırlıklıdır. Ne kadar siyasi ve sosyal kanularda yazı yazmaya çalışılsa bile bu yazılarda edebi üslubun hakim olduğu görülür. Nitekim ; makale yazarı Şinasi,NamıkKemal,ZiyaPaşa,Ebüzziya Tevfik gibi yazarların fikirlerinde çok üslupları ağır basmıştır.Çünkü bu ilk gazeteciler edebiyattan gelen kişilerdir. Fransız Devriminin etkisiyle özgür düşünceye önem veren ve batıyla ilişki içinde bulunan aydınlarımız batılı yazar ve düşünürleri taklitle işe başlamışlardır. Parlementer Sistemi savunan aydınlar iktidar ile mücadelelerinde edebiyatı ve edebi edebi sanatları kendilerine kalkan olarak kullanmışlardır.
Ülkenin içinde bulunduğu siyasal koşullar ve özgürlüklerin kısıtlanması eli kalem tutanların gazete çıkarmalarını ve düşüncelerini savunmalarını zorunlu kılmıştır. Bu nedenle tanzimat dönemi edebiyatla eleleyürümüşlerdir.Bu yönden tanzimat dönemi basınını batı basını ile mukayese ettiğimiz zaman tezatlarla karşılaşmaktayız.Şöylekitürk gazetelerinin içeriği edebiyatın egemenliğinden kurtulduğu zaman batı basınına aynı şekilde ilim ve edebiyat egemen olmuştur.Çünkü batı toplumunun gelişme şekli ile türk toplumunun tarihi koşulları çok büyük farklılık göstermektedir. Batıda fikir düzeyinde ilim,sanat ve teknolojide yeni buluşlar ortaya çıkmakta insanlar hızla uyanmaktadır. Matbaa gibi yeni bir buluşun yarattığı ekonomik ortamdan onun ürünü olan kamuoyu yaratıcısı gazeteden en iyi şekilde yararlanma olanakları araştırılıp bu alanda büyük gelişmeler kaydedilirken ülkemizde büyük bir kitle tarafından gazete islama aykırı ve gavur icadı olarak nitelendirilmektedir.(Nuri İnuğur - basın ve yayın tarihi-)
Gazeteler halka ansiklopedik bilgiler vermeye çalışmışlar,dil ve edebiyat sorunlarına eğilmişler dilde sadeleşmeye çalışmışlardır. Basında olanaklar ölçüsünde ülkeden haber vermek,padişah tarafından onaylanan konuları duyurmak ve okuyucu mektupları şeklindedir.Tanzimat döneminde genellikle aydınlar hukuku egemen kılmak,keyfiyete son vermek amacındalar. Basınla ilgili bu konularda yetersiz olduğu görülmektedir.

BASINA KARŞI İLK KISITLAMALAR

Tanzimat Döneminde basın yayınla ilgili ilk hukuki düzenleme Matbaalar Nizamnamesidir.Bunizamname doğrudan doğruya basınla ilgili olmamakla birlikte zamanla basın alanına yönelmiş özellikle istibdat döneminde basın aleyhine işler durumuna gelmiştir.Bu nizamname sadece kitap ve dergilerin basılmadan önce sansür edilmesini zorunlu kılıyordu.Gazete sansürü ile ilgili bir hüküm mevcut değildi.1908'e kadar yürürlükte kalmıştır
Düşünce ve özellikle basın alanına dönük yasal kısıtlamaların ilki 1858'de fransadan alınarak çıkarılan ceza kanunu basını da kapsamına almıştır.İkinci kısıtlama III.Napolyonunfransız basın yasası'ndan çevrilen Matbuat Nizamnamesidir.Nizamnameosmanlıda gazete yayınını ön izne bağlamış ancak hükümetten izin alanlar gazete yayınlayabiliyor.1867'de çıkarılan Âli Kararname günlük basın için ekonomik,politik,sosyal,kültürel,alanlarda geniş bir yasaklar kataloğu düzenledi.
Böylece tanzimat döneminde batıya yöneliş hareketleri ve kültürel gelişmeler bu yasaklarla engellenmiş ve basın sansür edilmekten denetlenmekten kurtulamamıştır.Bu sansür kararlarına tepkiler de gösterilmiştir nitekim Basiret Gazetesi sansür kararlarına ilk protestoda bulunmuştur.Gazetede sansür edilen yerler beyaz bırakılıp yayınlanmıştır.Gazetede sansür edilen yerlerin beyaz bırakılarak yayınlanması düşüncesini ilk defa bulup uygulayan ( sabah ) başyazarı Şemseddin Sami olmuştur.
·          
o    Tüm kısıtlamalara rağmen osmanlı basını özellikle yurt dışında gelişmeler göstermiştir .O gelişmeler kısaca şöyledir:
1860'lı yıllar canlı bir basın hayatının görüldüğü yıllardır.NamıkKemal,Şinasi,Ali Suavi özgürlük konularıyla ilgili yayınlara devam ederler.Şinasiparis'e kaçınca Namık Kemal Tasvir- Efkar'da eleştirel yazılarına devam eder.NamıkKemal;kolerakonusu,kentinsorunları,eğitm gibi sorunların yanı sıra kadınların okutulması ,eğitim dilinin türkçe olması ,avrupa devletlerinin çıkarcı politiklarını ortaya koyuyordu. Bu dönemin ilginç yazarlarından biri de Ali Suavidir.Ali Suavi eleştirilerini daha sert üslupla yapıyor.Çözümü ulusal bir hükümetin kurulmasına kadar götürüyordu. Ayrıca giritte ezilen türk ve müslümanlara yardım kampanyası da açmıştır.
Bu dönem Osmanlılar Cemiyeti kurulıyor. Mustafa Fazıl Paşa padişaha '' Ariza '' diye bir mektup yazıyor. Mektupta yeni anayasal düzen ve bununla ne amaçlandığını anlatır. Âli Kararname de işte bu koşullar altında ortaya çıkıyor. Ve Mustafa Fazıl Paşa da Paris'e kaçar ve genç osmanlı yazarlarına yurt dışına gelip burada hizmet etme çağrılarında bulunur.NamıkKemal,AliSuavi,AgahEfendi,Ziya Bey ve birçok gazeteci yurt dışına gider. Ali Suavi de muhbir gazetesini yeni osmanlıların gazetesi olarak yayınlar.
Ali Suavi kısa boyu nedeniyle küçük hoca lakabıyla bilinir.Bu ödünsüz yazarın muhbir ve ulum daki yazılarında bazı düşüncelerinden bazılarını şöyle açıklar;
- İslam dini ve inançları anayasal yönetime aykırı değildir.
- İslamda verasete dayalı bir hilafet yoktur.Yönetimde seçim ve cumhur vardır.Hz. Muhammet kimseyi yerine vekil atamamış ilk halifeler seçimle iş başına gelmiştir.O yüzden cumhuriyet islama ters düşmez.
- Eğitimde köklü değişiklikler yapılırken islam da ibadet de türkçeolmalıdır.Kuran ve namaz sureleri türkçe okunmalı.
Namık Kemalin bazı düşünceleri ise şöyleydi;
- Yasalar yurttaşlardan sayısız görevlerini yerine getirmelerini istemekte hatta gerektiğinde yurttaşların canlarını bile vermelerini istemektedir.Kendilerinden bunca şey istenen insanların yürütme görevlerini de kendi ellerine almalarından neden kaygı duyulmaktadır.
- Özgürlükler meclisi gerçek bir sınav alanıdır oradan nice harika insanlar çıkacaktır.
- Ne yazık ki şimdiye kadar hükümet kimseyi bir şeye teşvik etmemiş hiç kimse de kendi kendine bi şeye teşebbüs etmemiştir.
Yurt dışındaki bu genç osmanlıların gazetecilik dönemi Mustafa Fazıl Paşanın hükümetle ilişkilerinin düzelmesi nedeniyle sona eriyor. Ve yeni osmanlılar cemiyeti avrupada giderek fikir ayrılığına düştüler , milleti nasıl kurtaracakları konusunda anlaşamıyorlardı aralarına bir takım şahsi anlaşmazlıklar da karışınca çoğu hükümetle anlaşarak ya da genel aftan faydalanarak ülkeye dönmüşlerdir.Ancak yurtdışından ülkeye soktukları gazetelerle düşüncelerini yurt içinde de yayıp ciddi bir kamuoyu oluşturmuşlardır.
Basına kısıtlama ,sansür uygulamaları tüm bu yaşananlara rağmen engelenememiştir. Özgürlük,insanca yaşama ,demokrasi, milliyetçilik vb insanlığın kazanmak için uğrunda nice savaşlar verdiği kanların döküldüğü bu fikirler bi kez filizlenmeye görsün onu kurutmak susuz bırakıp felizlenmesini engellemek görüldüğü gibi mümkün olmamaktadır . Günümüzde bile basına devam eden bu tür baskı uygulamaları bir yere kadar yaşama şansı bulabilmektedir.Basın özgürlüğü, basının ne kadar sebest olduğu bir toplumun layık olduğu yaşam seviyesini göstermektedir.Bir toplumda basın ne kadar özgür ise insanları o derecede özgürdür ve o derecede insan yerine konuluyor demektir. Basına , özgür düşünceye yapılan her türlü baskı ve sindirme insanlığa, insanın insan olmasına yapılmış ve hiç bir makul sebep gösterilemeyecek bir saldırıdır.