Uzak Doğu’nun Küçük ve Sevimli İncisi: Tayvan / Elif Namlı

Fotoğraflar için tıklayın

Tayvan, Asya’daki belki de en küçük yaşam alanına sahip ülke. Coğrafyasında yaşanılabilir bölgeler de çok fazla değil. Ülkenin büyük bir kısmı dağlık alan olduğundan, şehirler ülkenin batı yakasına kurulmuş. Toplam nüfusu; 23,071,779. Başkent Taipei, adanın en kuzeyinde yer alıyor ve Tayvan’ın toplam nüfusunun yarıdan fazlasını barındırıyor. Taipei, ülkenin en hareketli ve modern şehri ancak konumu itibariyle son derece kötü hava şartları, içinde barındırdığı insan ve dolayısıyla ulaşım aracı sayısının bolluğundan dolayı da hava kirliliğinden muzdarip.
Tarihçesine göz atınca, ada halkının geçmişte bir çok karışıklıkla yüz yüze geldiğini görüyorsunuz. Ancak Tayvan halkı huzurlu, barışçı, pozitif ve çok çalışkan insanlar. Geçmişte Çin ve Japonya ile yaşadıkları tatsızlıkları unutmaya ve geleceğe bakmaya kararlılar. Geçmişe takılıp kalmanın kimseyi ileriye götürmediğinin farkındalar. Bu özelliklerinden dolayı sürekli ilerleyerek ve ufacık yüzölçümlerine rağmen Asya’nın en gelişmiş ülkelerinden biri haline gelmiş durumdalar.

Hava Durumu, Doğal Afetler
Adada yaşamaya veya dünyanın dört bir yanından gelen binlerce yabancının yaptığı gibi Çince öğrenmeye ve çalışmaya geldiyseniz büyük bir ihtimalle ilk seçiminiz herşeyi bir arada bulabileceğiniz başkent Taipei olacaktır. Bu da demek oluyor ki Taipei’nin sık sık şiddetli yağmurlara maruz kalan karanlık ortamına, yağmur yağmadığında son derece nemli olan havasına, kararmış, eski binalarına, sokaktaki binlerce “scooter” a alışmanız gerekecek. Bunlara alışabilirim diyorsanız geriye sadece yazın son derece sıcak ve nemli bir havada durduğunuz yerde eriyecek derecede terlemek, her yaz adayı ziyaret eden tayfunlardan kaçınmak ve sürekli tekrarlanan ufak çaptaki depremlere alışmak kalıyor. Ancak depremler genellikle Tayvan’ı çevreleyen dağlarında yaşayan adanın yerlilerini vururken, şehirleri çok fazla etkilemiyor. Ülke halkı, tayfunlar, seller ve depremler gibi doğal afetleri çoktan kanıksamış durumda. Bu tür oluşumlar son derece doğal ve günlük hayatın bir parçası. Bir yabancı olarak başta şaşırıp korksanız da zaman içinde siz de bu duruma alışıyor, her türlü doğal afete rağmen günlük yaşantınıza rahatça devam edebiliyorsunuz. Tayvan’ın güneyine doğru indikçe yağmurlar azalıyor ve hava daha da ısınıyor, ancak güneyde doğal afetlerin sayısı ve şiddeti daha fazla. Ancak yaşam Taipei’de olduğu kadar canlı ve dolayısıyla gürültülü değil. Hava ise çok daha temiz. Bundan dolayı, güney kesimlerinin nüfusunu çoğunlukla emekliler ve huzur içinde yaşamayı yüksek ücretlere çalışmaya tercih etmiş kişiler oluşturuyor.

Dil ve İletişim
Eğer Tayvan’da yaşamayı veya eğitim görmeyi seçmiş bir yabancı iseniz, işinizin hiç de kolay olmayacağını rahatlıkla söyleyebilirim. Nüfusu ve yaşam şartları açısından Çin’den çok daha rahat ve özgür olmasına rağmen, kültür farkı ve dil yapısı ile özellikle batılı yabancıları son derece zorlayan bir ülke. Özellikle daha önceden temel Çince eğitimi dahi görmemiş veya hiç Asya’da yaşama tecrübesi yaşamamışsanız tam anlamıyla sudan çıkmış balığa dönebiliyorsunuz. Bu bağlamda Taipei’de yaşamak ilk tercihiniz olmalı. Fiyatlar diğer şehirlere kıyasla daha yüksek ancak İngilizce konuşan sayısı fazla olduğundan en azından iletişim kurabiliyorsunuz. Güneyde yaşamayı tercih eden yabancı sayısı Taipei’de yaşamayı tercih edenlere oranla çok daha az, çünkü güneyde İngilizce konuşabilen Tayvanlıların sayısı çok daha az ve Çince bilmeniz mecburi. Hatta iyice güneye indikçe Mandarin Çincesi bilmek bile sizi kurtarmıyor. Çünkü bu kesimlerde Hakkanese denilen yerel Çince konuşuluyor ki, iki dil birbirinden tamamen farklı. Tayvan’da uzun süre kalmayı planlıyorsanız, bir kaç sene zorluk çektikten sonra dilleri öğrenmeye ve şartlara alışmaya başlıyorsunuz. Ancak Çince’yi iyi seveiyede öğrenebilmek için 5 yıl öğrenim görmeniz ve burada yaşamanız gerekiyor. Ben, 1 yıldır Tayvan’da yaşayan ve 9 aydır Çince eğitimi gören biri olarak bu dilin dünyanın en zor dili olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Tam bir konsantrasyon, sürekli pratik ve günün çoğunluğunu sadece ders çalışmaya ayırarak 3-5 sene arasında çok iyi derecede Çince öğrenmek mümkün ancak fevkalade zahmetli ve kullanmadığınızda çok çabuk unutuyorsunuz. Çince’nin en zor tarafı elbette başta yazı karakterleri, ki bizim batı dillerinde bulunmayan bu karakterleri yazmaya elinizin alışması dahi uzunca bir zaman alıyor. Daha da zor olan tarafı, kelimelerin telaffuzu. Çince’de 3 tane ton bulunuyor. Her kelimeyi farklı bir tonda telaffuz etmek gerekiyor. Bu tonlamaların hepsini öğrenmek ve kullanmayı doğru biçimde öğrenmek başta imkansız görünmekle beraber, gerçekten inanılmaz derecede zor. Bir kelimeyi farklı tonda söylediğinizde anlamı tamamen değişiyor veya karşınızdaki ne dediğinizi kesinlikle anlamıyor.

Çince öğrenmek için bir çok Üniversite arasından birini seçerek dil bölümüne kaydınızı yaptırıyorsunuz. Sınıf arkadaşlarınız Avrupa’dan veya Amerika’dan gelen sizin gibi “Batılı” yabancılardan ve büyük oranda da Kore, Japon, Vietnam gibi ülkelerden gelen “Asyalı” yabancılardan oluşuyor. Yazı karakterlerine aşinalığı olan ve Asya kültürüne mensup olduklarından bu ikinci gruptaki arkadaşlarınız Çince’yi çok daha hızlı ve etkili öğreniyor. 

Yaşam Şartları, Yeme - İçme, Eğlence
Tayvan’ın ekonomisi oldukça iyi ve kişi başına düşen gelir bir çok ülkeye kıyasla epeyce yüksek. Dolayısı ile Tayvanlılar’ın yaşam şartları genellikle iyi derecede. Çok pahalı markaları satın alabilen ve şatafatlı evlerde oturabilen işadamı, işkadını sayısı epeyce fazla. Ancak ülkenin geneli mütevazı bir yaşam sürmekte. Tayvan ekonomisi genel olarak bilgisayar, cep telefonu ve elektronik eşyalar için ufak ancak hayati parçaları üretmek üzerine kurulu. Zenginlikleri buradan geliyor. Ancak sıradan işlerde çalışan veya hayatını balıkçılık yaparan geçiren Tayvanlı sayısı da azımsanamayacak kadar çok. Ülkenin en takdire şayan tarafı, en zenginin de en mütevazi ailenin de, iyi bir lokantada dört başı mağmur bir akşam yemeği yeme lüksüne sahip olabilmesi. Deniz ürünleri ve ülkenin geleneksel yemeği olan “etli noodle çorbası” her öğünde yenilebilecek derecede hesaplı. Ancak lokantalarında çatal, bıçak kullanılmadığından, chopstick (uzak doğuluların yemek yedikleri çubuklar) kullanmaya bir an önce alışmanız gerekiyor. Yemeğe ve içmeye düşkün olan Tayvan halkının bu merakı, dünyanın dört bir yanından gelenlerin Taipei’de bir lokanta açmasıyla sonuçlanıyor. Dolayısıyla pahalı, ucuz tüm ülkelerin yemeklerini tatmak mümkün. Özellikle Japon ve Tayland restoranları büyük rağbet görüyor. Canınız serin bir içecek mi istedi? Her sokakta üç-beş tane içecek dükkanı bulunuyor son derece hızlı ve pratik bir şekilde listeden seçtiğiniz içeceği hazırlıyor. Genellikle yeşil çay ve Tayvan’da bolca yetişen oolong çayı ve çeşitli meyve suları en çok tercih edilen içecekler. Sadece çay satan dükkanları bile mevcut. Tayvanlıların en büyük eğlencesi yemek, içmek ve alışveriş yapmak. Herkes neredeyse bütün gün çalıştıktan sonra stres atmak için restoranları ve çoğunlukla da meşhur gece pazarlarını dolduruyor. Zira nüfusun geneli tek göz odada yaşıyor, bu yüzden hemen hemen herkes yemeğini dışarıda yiyor. Gece pazarlarında akla gelebilecek ve gelemeyecek her şeyi ucuza bulmak mümkün. Türlü türlü aksesuarlar, kıyafetler, ayakkabılar, değişik yiyecek ve içecekler ufak tezgahlarda alıcılarını bekliyor. Çoğunlukla eğlence anlayışı, gecenin geç vakitlerine kadar gece pazarlarını gezmek, alışveriş yapmak, sürekli olarak bir şeyler atıştırmak ve ertesi günün yoğun iş temposuna hazırlanmak üzere eve gidip uyumaktan ibaret. Tayvan’da kiralar oldukça pahalı, ev almak ise sadece zengin Tayvanlıların ve bazı zengin yabancıların harcı. Ancak yemek, içmek ve günlük ihtiyaçlar ucuza getirilebiliyor. Bundan dolayıdır ki çok zor bir dil olmasına rağmen Çince öğrenmek için Tayvan’ı tercih eden yabancı sayısı gün geçtikçe artıyor. Özellikle de Amerika, Kanada gibi ülkelerden gelenlerin bir yandan İngilizce ders verip diğer yandan da Çince öğrenmesi çok yaygın rastlanan bir durum. Hatta İngilizce ders vererek o kadar iyi para kazanıyorlar ki pek çoğu bir süre sonra Çince derslerini bırakıp tamamen para biriktirmeye odaklanıyorlar.

Tayvan Halkının Alışkanlıkları, İnançları ve Tapınakları 

Tayvan halkının ortak tutkusu sadece yemek içmekten ibaret değil elbette. Genç nüfusun vazgeçemediği en büyük takıntı tahmin edileceği gibi teknoloji. Yeni çıkan cep telefonlarını, laptopları ve envai çeşit elektronik cihazı hemen ertesi günü her meslek grubundan kişinin elinde görmek mümkün. Okuldan ve işten arta kalan zamanlarında, sözgelimi metroda, tuvalette, hatta bazen sinemada bile devamlı olarak cep telefonlarıyla oynadıklarını görüyorsunuz. Bu yüzden oyun endüstrisi Tayvan’da çok gelişmiş durumda. Sürekli yeni oyunlar ve oyun konsolları geliyor ve hepsi de peynir-ekmek gibi satılıyor. Gençler cep telefonları ve oyun konsollarıyla oynaya dursun, geleneksel bağlarından kopmamış, sağlıklı yaşama bağımlısı yaşını başını almış Tayvanlılar ise Chi Gong egzersizlerini aksatmamak için her sabah erkenden parkları dolduruyor. Erken kalkabiliyorsanız büyük parklara koşup, yüzlerce kişinin toplanarak Chi Gong egzersizlerini uygulayışlarını izlemek veya aralarına katılarak hareketlerine adapte olmaya çalışmak da keyifli ve ilginç bir deneyim. Tayvan’ın ayrı bir özelliği de topraklarında bir çok dini birden barındırması. Özellikle Tayvanlıların çoğunluğunun her daim ziyaret ettiği Konfiçyüs Tapınakları görülmeye değer. Tütsülerin keskin kokusunu aldığınızda bir tapınağın yakınlarında olduğunuzu anlayabiliyorsunuz. Tapınaklarını gerçekten özenle inşa etmişler ve çok büyük saygı gösteriyorlar. Rengarenk desenler, şatafatlı heykeller ve oymalarla süslü tapınakları mümkün olduğunca çok kişi sabah akşam ziyaret ediyor, adaklar adıyor, tütsüler eşliğinde dualar ediyor. Duaları genellikle işlerinin iyi gitmesi ve bol para kazanma üzerine yoğunlaşıyor. Sağlık ve mutluluk üzerine edilen dualar ise önem sıralamasında ikinci olarak yerini alıyor. Nüfusun bir kısmı ise Tayvan’da bol miktarda bulunan misyonerler aracılığı ile bu dinle tanışmış ve benimsemiş olan Hristiyanlardan oluşuyor. Geriye kalan ufak bir bölüm ise Budizm inancını benimsemiş durumda.      

Gezilecek, Görülecek Başlıca Yerler ve Ulaşım
Tayvan dışarıdan ufak bir ada gibi görünse de, gezilecek yerler oldukça fazla. Yeşil çay yetiştirilen dağlar, kaplıcaların bulunduğu bölgeler, doğal taşların bulunduğu araziler genellikle yerli ve yabancı turistlerin en çok ziyaret ettiği yerler. Bunun dışında şehir içi aktivitelerden hoşlananlar için yabancıların okuyup barındığı Shida bölgesi ideal bir eğlence alanı. Yabancı sayısı çok fazla olduğundan pek çok dükkan ve restoran bu merkezde toplanmış durumda. Özellikle geceleri, nüfusun ve turistlerin çoğunluğu Shida Gece Pazarı’nı gezmeye çıkıyor. Oldukça popüler bir diğer gezi alanı ise, daha çok para harcayıp daha lüks bir eğlence imkanı arayanlar için ideal olan 101 Binası alanı.
509 m. yüksekliği ile dünyanın en yüksek binası olan Taipei 101, Tayvan’ın başlıca gurur kaynağı. Binayı ziyaret ederek Taipei manzarasını çok yüksekten izleyip, hediyelik eşya satın alabiliyorsunuz. Binanın etrafı ise lüks mağazalar, geniş alışveriş merkezleri ve konsolosluk binaları ile çevrili. Bu bölgedeki gece kulüpleri de diğer bölgelere oranla daha kaliteli ve daha çok zengin turistler tarafından rağbet görüyor. Alışveriş ve yemek dışında, kaplıcaların bulunduğu bölgeler gerek Tayvanlılar gerekse turistler arasında çok popüler. Sıkça yenilenen müzeler ve sergiler ise binlerce meraklı sanatseverin istilasına uğruyor. Giriş ücretleri, herkesin gezip görebilmesi için bir hayli ucuz. Öğrenci iseniz 3 milyon gibi fiyatlarla müze ve sergileri gezebiliyorsunuz.
Ülkenin güneyine indikçe, yamaç paraşütü için elverişli bölgeleri ve plajları ziyaret edebiliyorsunuz. Özellikle yaz aylarında Tayvan’ın güney kesimleri ziyaretçiden geçilmiyor.
Tayvan’da ulaşım çok rahat. Adanın küçük oluşunun getirdiği avantajı, teknolojinin tüm olanaklarıyla birleştirerek çok faydalı sonuçlar elde etmişler. Taipei’nin hemen hemen her yerine ulaşan bir raylı metro sistemi kullanıyorlar. Bu metro sistemini yer altından değil, şehre tepeden bakacak şekilde yukaıdan geçirmeyi tercih etmişler. Bu metro sisteminin adı: MRT. Her yerden edinebileceğiniz bir toplu taşıma kartına kontör doldurarak hem MRT’de hem de otobüslerde kullanabiliyorsunuz. Bazı müzeler ve açık hava müzelerine de aynı kartla geçiş sağlayabiliyor böylece nakit taşıma derdinden kurtulmuş oluyorsunuz. Araç fazlalığından hem park yeri hem de trafik çok büyük problem halini almış durumda. Bu yüzden hatırlanamayacak kadar uzun zamandır çok fazla kişi şehir içi ulaşımda scooter kullanıyor. Bu da müthiş bir hava kirliliğine ve ikide bir tekrarlanan kazalara yol açıyor. Taksiler oldukça pahalı olduğundan tercih edilen ulaşım araçlarından biri değil. Hele yabancı iseniz, taksi şöförlerinin İngilizce bilmemesinden dolayı çok sıkıntı yaşıyorsunuz. Dolayısıyla ulaşım için MRT’yi tercih etmek en akıılıca çözüm. Her hızlı, hem de kolay alışılıyor. Şehirlerarası ulaşım için normal tren, otobüs veya hızlı tren (HSR) kullanılıyor. HSR ile sözgelimi otobüsle 5 saatte gideceğiniz bir yolu 1 saate indirebiliyorsunuz. Ancak ortalama 60 TL.’ye yani neredeyse uçağa binmekle aynı fiyata geliyor. Otobüs ile ise ortalama 10-15 TL.’ye, son derece konforlu şekilde yolculuk ediyorsunuz. Hızlı değil ancak ucuz ve rahat.