Kusmak ve Arınmak Üzerine; Beyaz Koma / Ümit Manay

Hepimizin bildiği ortak kelimeler var aslında, Hepimizi uyuşturmak için güzel haplar var. Her zaman bir şeylerden tiksiniyoruz ve midemiz bulanıyor, bunun sonucunda kusacak yerler arıyoruz. Tutamadığımız şeyleri ise olduğumuz yere boşaltıp bırakıyoruz. Bazen bir kâğıt bazen küçük bir tuval bazense mikrofonu kapıp var gücünle çığlık atıp bağırmak dünyaya…
Sinekleri sevmiyoruz, çünkü onlarda mide bulandırıyor, mesela faşist sinekler ve militarist sinekler. Bunlar kanatlı, uçuyorlar. Taşıdıkları mikrobu her yere bulaştırıp bizleri hasta ediyorlar.

İlk önce öyle bir virüs ki, ağzımızdan içeri giriyor, ardından bütün organlara yavaş yavaş yayılıyor önce beynimizi kemiriyor mikrop, birer zombi halini alıyoruz. Ardından duygularımızın ve vicdanımızın tek yeri olan ruhumuza yayılıyor hastalık. Ve ardından o beyaz koma…

Beynimiz olmadığı için artık birçok şeyi algılayamıyor, her şeye donuk donuk bakmaya başlıyoruz. Sonrası mı? O kadar kolay değil kurtulmak ne yazık ki!
Sonra kalbimize iniyor, kendi ırkımızdan nefret ediyoruz. Yani insanoğlu…
Koma süreci aslında işin acıtmaya başlayan kısmı, arınmaya çalıştıkça sizi daha da kıvrandırıyor. Daha da bir etkisi altına alıyor.
Daha sonrası, yani koma süreci bittikten sonra hepimiz kusmaya başlıyoruz, zorla ağzımıza tıktıkları hapları.
Süregelen nesillerimize bulaşıyor hastalığımız. Veba gibi olsa bir şey değil. Daha farklı beyaz bir ölüm bu…
Sığınaklar aramaya başlıyoruz, bizdeki virüs kimseye bulaşmasın diye…
Ama duramıyoruz ne yazık ki. Libidolarımıza yenik düşüp, kendimizden parçalar getiriyoruz dünyaya, onlara da bulaşıyor mikrop.
Sinekler hala havada oluyorlar. Havadan gelen saldırıya hiçbir canlı karşı koyamazmış, bizde karşı koyamıyoruz.

Ve o bilindik gerçek; bitkisel hayat, asıl tatlı rüyaların, umutlarımızın, sevinçlerimizin, hayallerimizin bizi buluşturduğu yer.
Aslında ölmüyor da deliriyoruz. Doktorlar her gün diyor. Siz depresyondasınız hanımefendi, siz paranoyaksınız beyefendi; şimdi o psikologlara soruyorum. Siz o sinekleri görmediniz mi yoksa?

Kendileri aslında sineklerin ta kendisi, maskeleri düşene kadar bekleyin. Madalyonun diğer yüzünü görene kadar sabredin. Bizler yani bizim neslimiz aslında delirip delirip her gün ruh göçüne maruz kalıyoruz.
Kim durduracak bu salgını bir iğne mi? Yapmayın doktor bey sol iğnem çoktan kırıldı. Artık vuramıyorum. Artık sağ sıvaz var. Sırtımızı dönelim bizleri sıvazlasınlar.
Belki içimizdeki o virüs gaz halini alırda münasip yerlerimizden çıkar.
Şimdi pencerenizi açıp bakın ne görüyorsunuz? Şimdilik günlük güneşlik, ama yarın o sinekler balımızın üstüne konduğunda hastalık tüm ülkeye yayılacak, hepimiz komaya girip teker teker ruhani intiharlarımızı gerçekleştireceğiz.
Kimimiz yine sokak başı, ev konsolu demeden kusacak bir yerlere, kimileri de kustuğu yerlere belki de bir daha kusmayacak.

Gözlerimizi kapayalım, vazifemizi yapalım!
Bence yapmayalım. Bırakalım kendimizi o komanın rahatlığına, eğer ölmez de kurtulursak işte o zaman tüm sinekler ölmüş olacak.