Diyarbakır Yeniden Nefes Alırken / Abidin Parıltı


Ziya Gökalp, Ahmet Arif, M.Emin Bozarslan, Cahit Sıtkı Tarancı, Migirdiç Margosyan, Mar Yezua, Sezai Karakoç, Adnan Binyazar, Hesenê Metê, Rojen Barnas, Suzan Samancı, Yılmaz Odabaşı, Muharrem Erbey, Şeyhmus Diken, Hicri İzgören, Esma Ocak ve daha birçok yazar çıkmıştır Diyarbakır'dan
Diyarbakır
Diyarbakır, Diyarbekir, Diyar-ı Bekir, Amid, Amida, Amed... Hangi sesle çağırırsanız çağırın yine aynı kent yüzünü döner size. (Bu kadar ismi olan başka bir kent var mıdır acaba?) Diyarbakır, taşa, toprağa ve suya olan inancın kentidir. El sıkışmayı da bilir, mücadele etmeyi de; en büyük cahillikleri de bilir, en entelektüel meseleleri de... Diyarbakır çokça sürgün vermiş, çokça sürgün almıştır, onun entelektüel kaderini de bu belirlemiştir zaten. Kadim bir kent olan Diyarbakır insana vakur ve şefkatle yaklaşır. Faillerin de meçhullerin de suyundan içtiği bu kent hep çatışmalarla, ölümlerle, ağıtlarla anıladurmuşsa da son birkaç yıldır sanatsal faaliyetleri, entelektüel etkinlikleriyle de ona reva görülen ‘haki’ renginden kurtulmaya çalışmakta, rengini ‘yazı’ya çevirmektedir. Diyarbakır’da doğu başlar, ama yine orada Doğu biter. Çelişkiler kentidir, ama zulasında insandır, tarihtir, taşın yazgısıdır. Bahtından bu kadar haberdar olan az kent vardır. Bahtını bilir de yürür.
Bir zamanlar dünyanın en büyük memleketlerinden biriymiş, öyle diyor gezginler. Oysa yakın tarihe kadar çatışmalardan dolayı büyük bir insan yığınağına dönüşmüş durumda, ama pes etmiyor Diyarbakır, kendi yazgısını kendi yazıyor... Medeniyetler göçmüş, medeniyetler gelmiş, ama bu şehir hep bir kara sevda gibi durmuş yerinde, tutkusunu yitirmemiş.
Güzel olan kendini göstermek ister, ben buradayım beni gör ey ahali demek ister. Diyarbakır da bu minvalde kendini göstermek istiyor. Sadece savaşla, topraksız ölülerle, çirkinliklerle değil, yazıyla, kitapla, şiirle, romanla, öyküyle, sinemayla, tiyatroyla ve bilumum sanatsal faaliyetlerle...

Yaşamın ve ölümün başkenti


Ziya Gökalp
Diyarbakır’da bu hafta kitap fuarı başlıyor. Biz de bu münasebetle Diyarbakır’dan yetişmiş, Diyarbakır’dan yolu geçmiş yazarları analım istedik. Zira Ziya Gökalp, Ahmed Arif, M. Emin Bozarslan, Cahit Sıtkı Tarancı, Migirdiç Margosyan, Mar Yezua, Sezai Karakoç, Adnan Binyazar, Hesenê Metê, Rojen Barnas, Suzan Samancı, Yılmaz Odabaşı, Muharrem Erbey, Şeyhmus Diken, Hicri İzgören, Esma Ocak ve daha birçok yazar (ki o yazarlardan bir çoğunu bu yazımızda anacağız) çıkmıştı ordan. Kürt edebiyatının en büyük isimlerinden Mehmed Uzun orada son nefesini vermek istemiş ve öyle de olmuştu. Önemli Kürt aydını Musa Anter oradan ölüme götürülmüştü. Ermeni asıllı Kürt müzisyen Aram Tigran orada gömülmek istenmiş ancak son dileği devlet bekasına takılmış ve olmamıştı. Diyarbakır yaşamın da ölümün de başkenti oluyordu.
Türkçülüğün esaslarını yazmasıyla bilinse de aynı zamanda bir şair olan Ziya Gökalp 1876 yılında Diyarbakır’da doğdu. Şiir kitapları: Şaki İbrahim Destanı, Kızıl Elma, Yeni Hayat, Altın Işık, Şiirler ve Masallar’dır. Ayrıca, Türkçülüğün Esasları, Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak; Türk Töresi, Türk Medeniyet Tarihi, Kürt Aşiretleri Hakkında Sosyolojik Tetkikler’i yazmıştır.
Türkçe şiirin öncülerinden olan Ahmet Arif de Diyarbakır’da doğdu. Bir tek kitap yazdı ama sadece bu kitap bile Türkçe şiirin yönünü değiştirmeye yetti. Yıllar yılıdır şiirleri dilden dile dolaştı, adeta anonimleşti. Ahmet Arif 1927 yılında doğdu. 1991 yılında Ankara’da öldü. Şiirleri 1940’lı yıllarda dönemin toplumcu dergilerinde yayımlandı. Ancak 60’lı yılların başlarında önceki yılların birçok toplumcu şairi gibi, geniş okur kitlelerince bilinmeyen, bir bakıma unutulmaya yüz tutmuşken şiirlerinin önce Soyut dergisinde yayınlanması ve hemen akabinde kitaplaşmasıyla 1960 sonrasında Türkçe edebiyatın en çok ses getiren şairlerinden oldu. Bu tek kitabı hâlâ okunmakta, hâlâ baskıları tekrarlanmaktadır.
Yaş otuz beş yolun yarısı eder, diyen ve asıl adı Hüseyin Cahit olan, Cahit Sıtkı Tarancı da Diyarbakır doğumludur. Türkiye’de ve Avrupa’da öğrenim gördü. Anadolu Ajansı’nda çevirmenlik yaptı. Toprak Mahsülleri Ofisi’nde memurluk yaptı. Viyana’da öldü, ancak mezarı Ankara’dadır. Diyarbakır’da ise Cahit Sıtkı Tarancı Evi vardır.
Ermeni yazar Migirdiç Margosyan da Diyarbakırlıdır ve Türkiyeli okura Diyarbakır’ın meşhur Gavur Mahallesi’ni tanıtmış, kültürlerin bir arada yaşaması gerektiğini, ancak bu şekilde var olabileceğini anlatmıştır, iyi de etmiştir. Bu kitabı Kürtçeye de çevrildi. Diğer kitapları ise Tespih Taneleri, Dikrisi Aperen (Dicle Kıyılarından ), Biletimiz İstanbul’a Kesildi, Mer Ayt Goğmeri (Bizim O Yöreler), Söyle Margos Nerelisen?, Kirveme Mektuplar, Çengelliiğne, Zurna’dır.

Kürt edebiyatı üzerine
Sezai Karakoç ise Diyarbakır Ergani’de doğdu. İslamcı, mistik düşünceyi modern şiir akımı öğeleriyle yansıtan, bu özelliği ile İkinci Yeni şiiri içinde kendine has bir yer edinmiştir. Bazı kitapları ise şöyledir: Körfez, Şahdamar, Hızırla Kırk Saat, Ayinler...
Bir diğer Diyarbakır kökenli yazar ise Adnan Binyazar’dır. Adnan Binyazar Köy Enstitüleri’nde okudu. Masalını Yitiren Dev adlı anı-romanıyla Orhan Kemal Roman armağanı kazandı. Halk anlatıları ve sözlü kültür üzerine kitaplaşmış çalışmaları bulunmaktadır.
Edebiyata şiirle geçiş yapan öyküler ve romanlar yazan Suzan Samancı ise hâlâ Diyarbakır’da yaşamaktadır. Kitapları Kürtçeye de çevrilen Samancı birçok gazetede köşe yazarlığı yapmıştır. Halepçe’den Gelen Sevgili, Korkunun Irmağında, Reçine Kokuyordu Helin bazı kitaplarıdır.
Diyarbakır tarihi ve kültürü üzerine en çok kafa yoran, bu konuda kitaplar yazan ve halen Diyarbakır Belediyesi bünyesinde çalışan Şeyhmus Diken, Diyarbakır’da doğmuş ve halen orada yaşamaktadır. Diken’in bazı kitapları ise; İsyan Sürgünleri, Taşlar Şahit, Tango ve Diyarbakır, Amidalılar, Sırrını Surlarına Fısıldayan Şehir: Diyarbakır, Diyarbekir Diyarım Yitirmişem Yanarım...
Türkçe şiirin kendine has seslerinden olan ve benim de beğeniyle okuduğum, takip ettiğim şair Hicri İzgören de Diyarbakır’da yaşamaktadır. “Her köşe başında kimlik soruyor benden, açıp yaramı gösteriyorum” diyebilen şairdir. Diyarbakırlı bir başka şair ise Yılmaz Odabaşı’dır. Birçok dergi ve gazetede yazılar yazan Odabaşı’nın birçok şiiri de bestelenmiştir. Şiirleri birçok ödüle layık görülmüştür.
Ve gelgelelim Diyarbakır’daki Kürt edebiyatına. Neredeyse bütün Cumhuriyet tarihi boyunca yasaklı bir dil olan Kürtçe 90’lı yıllara kadar deyim yerindeyse nefes alamamıştır. Bu yüzdendir ki birçok Diyarbakırlı yazar sürgünde ürünlerini vermek zorunda kalmıştır. Bu isimlerden biri ise M. Emin Bozarslan’dır. Bozarslan’ın, ilk kitabı olan ağalık ve şeyhlik 1964 yılında basılır. Sonrasında ise Doğunun Sorunları’nı yazar. 1968 yılında Kürtçe alfabeyi basmış ve hemen sonrasında da Ehmedê Xanî’nin Mem ile Zin eserini Arap harflerinden Latin harflerine çevirmiştir. Bu kitaplardan dolayı tutuklanır. Ancak 1971 yılında Şerefxanê Bedlîsî’nin Şerefname’sini de Türkçeye çevirir. Bu yıllarda cezaevini mekân bilir. 1979 yılında İsveç’e yerleşmek zorunda kalır.
Cahit Sıtkı Tarancı
Bir diğer İsveç’e yerleşmek zorunda kalan ve son yıllarda Kürt edebiyatında önemli eserler veren kişi Hesenê Metê’dir. Metê özellikle Gotinên Gunehkar (Günah adıyla Muhsin Kızılkaya çevirisiyle yayımlandı) ile dikkatleri çekti.
Kürt şiirinin önemli isimlerinden olan ve 80li yıllarda İsveç’e yerleşen Rojen Barnas da Diyarbakırlıdır. Kürt şiirinin çehresini değiştiren ve ona modern bir yüz kazandıran Barnas hâlâ Kürt şiirinde aşılamamış bir şairdir.
Yine İsveç’te yaşayan ve Kürtçenin Zazaca lehçesi üzerine önemli dilsel çalışmalar yapan Malmîsanij da Diyarbakır doğumludur.
Yukarıda da sözünü ettiğim gibi Kürtçe, Türkiye’de ancak 90’lı yıllarda nefes almaya başlamıştır. Var olan çatışma süreci de sanatsal faaliyetleri oldukça olumsuz manada etkilemiştir. Özellikle köy boşaltmalarından dolayı Diyarbakır, çevre il ve köylerden yoğun göç almıştır. Ancak son yıllarda Diyarbakır’da önemli sayılabilecek bir yazınsal atılım söz konusudur. Bazı yayınevlerinin Diyarbakır’da kurulması, Welat gazetesinin merkezini oraya taşıması, Kürt Yazarlar Birliği’nin merkezinin orada olması, kitapçıların yeniden açılması oraya bir nefes olmuş ve birçok yazar Kürtçe yazmaya başlamıştır. Diyarbakırlı olsun olmasın, orada yaşayan bazı yazarlar Kürt edebiyatı için önemli çalışmalarda bulunmuşlardır. Arjen Arî, Lal Laleş, Şener Özmen, Remezan Alan gibi yazarlar (şairler demiyorum çünkü şair de aynı zamanda yazardır) Diyarbakır’ın kültür sanat faaliyetleri konusunda önemli çalışmalara imza atmaktadırlar. 


 

Diyarbakır’dan yolu geçen diğer yazarlar
Ahmed Mürşidi, Ali Emiri, Amidi: Ebülkasım, Orhan Asena, Sevket Beysanoglu, Ali Faik Ozansoy, Ferit Öngören, Veysel Öngören, Süleyman Nazif, Taner Timur, Hüseyin Diyarbekri, Munis Faik Ozansoy, Cemal Yıldırım, Süleyman Çevik, Tarık Ziya Ekinci, Mehdi Zana, Haydar Diljen, Amed Tîgrîs, Mehmet Çakmak, Serdar Roşan, Kemal Varol, Felat Dilgeş, Muhammed Garsî, Nûbar Asan, Roşan Lezgin, Fatma Bozarslan, Gulîzer, Recep Dildar, Mele Mustefayê Sîsî, Mele Zahîdê Diyarbekrî, Mem Bawer, Rênas Jiyan, Dilawer Zeraq, Roşan Lezgin, Salih Begê Hêneyî, Serkeft Botan, Seydayê Hecî Ebdulfettahê Hezroyî, Şêx Evdirehmanê Axtepî, Şeyhmus Sefer, Yıldız Çakar, Edib Polat, Lokman Polat, Sedat Yurttaş.

Diyarbakır’daki bazı kitabevleri
Lîs Kitabevi, Avesta Kitabevi, Kafka Kitabevi, Eğitim Kitabevi, Babil Kitabevi, Kelepir Kitabevi, Ensar Kitabevi

Not: Abidin Parıltı'nın bu yazısı daha önce 14 Mayıs 2010 tarihinde Radikal Kitap'ta yayınlanmıştır.