Nükleer Güç! / Veysel Tunç


Her gece yatmadan önce muhakkak bir şeyler düşünüp dururuz. Kimimiz hayatın güzelliklerini, aşkı, nefreti bir senaryo şeklinde tasarlayıp filme aktarırken, kaç kişi bu senaryoya nükleer gücü katmıştır acaba? Bir düşünün savaşın hüküm sürdüğü bir ülkede her şeye rağmen direnen iki aşığın, bir anda o şehre atılan bir nükleer bomba ile yok oluşları… Ya da bir nükleer deneme sonucunda yanan bir ormanın feryadı… Ne acı verici bir senaryo olurdu değil mi?
Bugün dünya; terör, küresel ısınma, susuzluk gibi sorunlara çözüm ararken şimdi ise nükleer güç sorunu ile karşı karşıyayız. Daha düne kadar ABD’nin askeri teknolojisinden yararlanan ülkelerden biri olan Güney Kore, bir anda Nükleer Güç olduğunu açıklaması dünyayı şaşırttı. Çünkü nükleer tartışmalarda adı geçmeyen bir ülkeydi Güney Kore. Bu ülkeler neyin peşinde anlamak zor. Bir İsrail zaten büyük bir tehditken ikinci bir İsrail’e ne gerek vardı. Oysa Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombası, Halepçe Katliamı ve Çernobil Faciası’ndan bu ülkelerin bir ders çıkarması gerekirdi. Unutulmamalıdır ki nükleer güç sahibi ülkelerin arasında nükleer güç kavgasının çıkması da olası bir durumdur. Bir gece de bu tür acı ve hunharca olayları düşünmeden güzel bir uyku geçirmek istiyorum demekle de olmuyor. Bu tür felaket habercisi olaylara karşı susmamamız gerekiyor. Biz savaşın olmadığı sonu mutlu biten bir film düşlemek istiyoruz.

NÜKLEER VE SAĞLIK TERİMLERİNDEKİ ZITLIK

Nükleer enerjinin hiçbir faydasının olmadığının başka bir göstergesi de sağlıktır. Nükleer maddeler insan sağlığı için açık bir tehdit olmakla birlikte neslin devamında genetik bozuklukların oluşmasına da ortam hazırlıyor.
Reaktörler olarak bilinen nükleer enerjik maddeler ve nükleer bombalar ölümcül fisyon ürünlerinin bırakılmasına yol açar. Bu fisyon ürünler insanların genetik yapılarına yerleşince genlerinde yer değiştirmelere ve parçalanmalara yol açarak mutasyon dediğimiz olayı gerçekleştirir. Mutasyon sonucu oluşan bu bozuk genler nesilden nes,le aktarılabilme riski taşır ve yeni doğan bireylerde fiziksel bozukluklar ortaya çıkararak tedavileri namümkün hastalıklar doğurur. Bir düşünün kolu bacağı olmayan ya da normalinden fazla parmaklara sahip bir bebek… Bugün hala Çernobil faciasından etkilenmiş insanları görüyoruz, kolları ve bacakları olmayan… Empati kurulduğu zaman nükleer gücün çirkin yüzünü daha iyi görebiliyoruz. Sağlıklı bir yaşam ve bir çocuğun tertemiz kalbi gibi bir dünya ümidiyle…

Greenpeace'ten Derlenen Nükleer Dosyası (Pdf)