Neden? / Murat Mutlu

            Ciddi ciddi düşünmemiz lazım artık. Değerleri, kavramları, kültürü, eğitimi, siyasi hayatı... Hayatımızın en ücra köşesinde yer alan en ufak şeyi bile sorgulayıp bir nizama sokmamız lazım. Kötülük denizine boşalan bir akıntıya kapılmış gidiyoruz çünkü.
            Cümle kurduğumuz kavramlar yerli yerinde değil, değerlerimiz erozyona uğramış, kültürümüz kayboldu kaybolacak, eğitim sistemimiz zaten çokmüş, siyasi hayatımız en korkunç kabuslara taş çıkartacak şekilde karanlık ve belki de en önemlisi sevmekle sevilmenin farkındalığını unutmuşuz. Önümüzde tüm haşmetiyle böyle karanlık bir tablo varken bizler; "görmemek de bir çözümdür." mantığıyla hareket ediyoruz.
            Evet, görmüyoruz, duymuyoruz, hissetmiyoruz! Neden? Bunun cevabını verebilecek olan var mı? Biliyorum, bazınız kavramlarla oynayan sahte aydınlardan, bazınız değerleri, kültürü erozyona uğratan kültür emperyalizminden, bazınız temelden çürük olan eğitim sisteminden, bazınız kaç yüzü var sayamadığınız siyasetçilerden yakınacaksınız. Bunlar böyle yapmıştı zamanında, böyle geldi, böyle gidecek diyecek bazılarınız. Nedense çoğunuz demiyorum. Çoğunuzun öyle söylemeyeceğini bildiğim gibi öyle düşündüğünüzü de biliyorum.
            Suçu başkalarına atacağız; ama biz tertemiz olacağız. Suçsuz, günahsız, apak... Peki böyle miyiz gerçekten? Hayır! Bunun için "ciddi ciddi düşünmemiz lazım" diyorum. Bizden başka sorumlusu yok çünkü bunların.
            Benim ne işim olur siyasetle, eğitim sistemiyle, kültürle, değerlerle, kavramlarla diye diye getirdik bu hale kendimizi. Hep unuttuk oysa aslında tüm bunların merkezinde yer aldığımızı. Siyasetle işim olmaz diye sandığa gitmediğimiz için her gün yeni krizlere uyanıyor, bana ne eğitim sisteminden ben okuyup giderim dediğimiz için mezun olduktan sonra işsizler kervanına (k)atılıyor, kavramlarla uğraşmak ne haddime dediğimiz için neyin neyi karşıladığını bilmiyor, kültür de kültürü yaşatmak da bize değil, yaşı geçkinlerin işi dediğimiz için alnımızda bir şeref olarak taşıdığımız Anadoluluk'u unutma noktasına gelmişiz. Şimdi söyleyin; bunlardan birini yapmadınız mı, söylemediniz mi? Sadece kendinizi değil, sizin gibi yapanları, söyleyenleri düşünün. Bana ne deyip sandığa gitmemişleri, okuyup giderim diyenleri, ne haddime deyip kavramları öğrenmekten, kullanmaktan acizleri, kültür benim değil, yaşı geçkinlerin diyen milyonları düşünün. Hepimiz, hepiniz böyle bir mantığa sığındığımız için bugün bu hale gelmedik mi?
            Tamam. Size kalkın hükümete isyan edin, ordu göreve naraları atın demiyorum. Ama oy verdiğiniz kişi dahi olsa tepkinizi verin. Sorgulayın, "Neden?" diye sorun hiç olmazsa.
            Kavramları yerli yersiz kullanıp ukalalık edin de demiyorum. Ama hayatımızı şekillendirenleri bilin, en azından açın sözlüğü "Ne anlama geliyor bu?" deyin.
            Ve kültür... Çok şey söylendi, yazıldı, çizildi. Hayatımıza yön veren kültürümüzü, hatta konuştuğumuz dili bile unutmuşuz. Kültüre bağlılık geri kafalılıktır, anlaşılamamaktır, hatta bazen bölücülüktür korkusuyla. Bizi biz yapan toprağa, türkülere, çeşitliliğe, tahammül etmeye, kardeşliğe sırtımızı dönmüş, dışardan gelen her şeye sıkı sıkı sarılmışız.
            Kimin suçu bunlar? Kim yaptı? Dış güçler mi? Emperyalist devletler mi? Teröristler mi? Yapmayın Allah aşkına. Suçluyu dışarda aramayın. Suçlu biziz biz! Susmak gerektiğinde konuşmuş, konuşmak gerektiğinde susmuşuz. Gören gözü kör, duyan kulağı sağır etmişiz. Kalem tutan elleri başka şeyler için kullanmışız. Böyle gelmiş, böyle gider demişiz.
            Hayır efendim! Böyle gelmedi, böyle gitmeyecek.
            Geriye gidin. Bir zamanlar bu topraklardan yükselen refahıi mutluluğu, kardeşiliği, dünyaya yön veren insanları, aydınları, hatta dürüst siyasetçileri düşünün. Böyle mi gelmiş gerçekten? Siz inanıyor musunuz böyle geldiğine? Ben inanmıyorum.
            Ne yapacağız peki? Bize düşen; görmeyen gözü, duymayan kulağı açmak, yerinde susmak, yerinde konuşmak, okumak ve kalemi tekrar ele almak. Ama düşünmeliyiz, her şeyden önce düşünmeliyiz. "Madem böyle değildi, nasıl böyle oldu? " Kim sözlüğümüze koydu, düşüncelerimize kazıdı bunları?" diye. Sorumluları bulup gerekerse yok ettikten sonra başlamalı eski ihtişamı tekrar inşa etmeye.
            Daha önce de yaptık şimdi de yapabiliriz.