Yalnızlık / Ebru Doman

Fakültemizin kantinindeyim. Diğer dersin başlamasını bekliyorum. Kantinin en köşesinde kuytu bir yeri ,herkesi görebileceğim köşedeyim. Az önce tıklım tıklım dolu olan kantin şimdi boşaldı. Benden başka diğer uçta iki tane daha kız var. Bide sevgililer var. Önce birbirlerine uzak oturuyorlardı simdi sarılıyorlar. Sevgilisinin gözlerine aşkla bakıyor kız boş kantinde. Müzik kutusunda ayrılık şarkısı çalıyor. Kantinciler arada bir bana bakıyorlar. Yoğun bir köfte kokusu var.
Bende bunları yazıyorum. yorgun argın köşeye oturdum hem yazıyorum hem izliyorum.Sanki çok önemli bir şey yazıyor gibi yazıyorum. Çünkü ön masaya fakülde daha önce hiç görmediğim biri oturdu ve gözlüklerinin üstünden bana bakıyor. Aynı zamanda müziğe eşlik ederek masaya vuruyor. Çocuğun asık suratı ve sevimsizliği beni daha da kederlendiriyor. Bir kız arkadaşı var mıdır tahmin edemiyorum ama bazen hayatta yalnız kalmak daha iyi diye düşünüyorum. Biraz daha baktım ona biraz kambur duruyor ve lacivert bir kazak giymiş. Gözlüklerinin üstünden oda bana bakıyor şimdi. Biraz daha yaşlanınca iyice sevimsiz bir adam gibi hayal ediyorum onu.
Vakit bir akşam üstü vakti , kantin yavaş kalabalıklaşmaya başlıyor, giden güneşin arkasında yalnızlığın acımazsızlığıyla otururken karşıda oturan çocuk hala bana bakıyor. Ama haberi yok ben burada onun hakkında neler yazıyorum. Yanımdaki masaya da biri oturdu. Kırmızı tişörtlü ,fazla ciddi ve dertli bir çocuk sana da yazık. Sende yalnızsın benim gibi. Arada bir yazı yazarken kafamı kaldırıp ikisine de bakıyorum. Düşünceli ve biraz gülümseyen edayla içimden teşekkür ederim. Bana eşlik edip bu yazıda oldukları için…
Gülümsüyorum yazarken, gülümsetiyor beni ; yazmak. Hayatın soluk rengini solumak, yazmak…buda benim iyimserliğim galiba…