Meşrutiyet Tiyatrosu ve Afife Jale / Elif Soykan

Afife JALE
Meşrutiyet Tiyatrosuna Genel Bakış
Abdülhamit'in baskıcı yönetiminin sona ermesiyle tiyatrolar da açılmıştır. Halk hürriyetin ilanını büyük bir coşu ile karşılamış ve bu durumun bir çok sorunu halledeceğine inanmıştır. Bu coşkunluğun dışavurumu ise tiyatroda gerçekleşmiştir.
Tiyatro adeta eski yönetimi eleştirme, yeni yönetime karşı duyulan sevinci dile getirme yeri olmuştur. Abdülhamit'in baskıcı yönetiminin aksaklıklarını eleştirmek,meşrutiyete övgü düzmek isteyen herkes (bilen,bilmeyen)tiyatro yapmaya başlamıştır.Bir kaç gönüllü oyuncu , boş bir arsa, çalakalem yazılmış, vatan millet hürriyet kavramlarının sıkça yer verildiği oyunlar tiyatro yapmaya yetmiştir. Halk da bu oyunları coşkuyla karşılamış ve ilgiyle takip etmiştir. Yalnız bu durum halkın duygularını sömürmüş ve tiyatro sanatı adına olumlu bir ilerlemeden bahsedilebilmesini mümkün kılamamıştır.
         Oyunların konusu genellikle halkın duygularını harekete geçirebilecek, eski dönemin yasaklanmış oyunlarından ve güncel konulardan seçilmiştir. Bu dönemde, halkın yönetimde söz sahibi olmasının yanlış anlaşılmasından kaynaklanan karmaşa halkı hayal kırıklığına uğratmıştır. 31 Mart Olayı'nın yarattığı kötümser havayı dağıtmak ve halkın umutlarını korumak görevi tiyatro sanatına düşmüştür. Bu sefer de oyunların konusunu halkı avutmak için Osmanlı'nın eski şaşalı günleri ve yaşanan savaşların Osmanlı lehine olacağı umudu oluşturmutur.
         Bu dönemde gerici gruplar da tiyatronun eğiticiliğine inanmadıklarını , tiyatronun yarattığın etkinin iki katının din kürsüsünden yaratılabileceğini savunmuşlardır.

Meşrutiyet Tiyatrosunda Kadın Seyirci
Bu dönemde kadın ve erkek izleyiciler tiyatroya birarada gidememiştir. Aynı oyun farklı saatlerde kadın ve erkeklere ayrı ayrı sahnelenmiştir. Başta İttihat ve Terakki Partisi olmak üzere aydın kimseler kadınların ve erkeklerin tiyatroya birarada girmesinin bir sakıncası olmadığını savunmuş olsa da yobazları ve yönetimi buna ikna etmek mümkün olmamıştır. Hatta bir gazetede; kadın ve erkek izleyicilerin birarada olmasının İslam dinine aykırı olduğu ve toplum töreleri ile ters düştüğü dile getirilmiştir. Aslında birçok gazete yazarı kadın ve erkek izleyicilerin bir arada olması gerektiğini savuan yazılar hazırlamıştır. Fakat bu yazılar basına uygulanan sansür nedeniyle yayınlanamamıştır.
Gericilerin Tiyatro Baskını
1909 yılında İttihat ve Terakki Partisi bir tiyatro düzenlemiş ve gösteriye kadınlar da katılmak istemiştir. Parti,bunda bir sakınca görmemiş ve kadınların bu isteğini kabul etmiştir. Ama oyun gecesi yobazlar tiyatronun etrafını sarmış ve içeri giren kadınları öldüreceğini söylemiştir. Bu dönemde Türk ve müslüman kadınlar erkeklerle birlikte tiyatroya ancak erkek veya Hıristiyan kadınların kılığına bürünerek girebilmiştir.
         Dönemin en önemli sorunlarını oyunculuğun bir meslek olarak görülmemesi, kadın oyuncu bulunamaması ve oyuncuların yetiştirilmesi oluşturmuştur. Oyuncuların başka uğraşları olduğu için metnin tam olarak ezberlenmesi mümkün olamamıştır. Dilde de büyük sorunlar yaşanmıştır. Oyunculuk da bir meslek haline getirilememiştir.
         Şimdi kadın oyuncu sorununa biraz yakından bakalım;

AFİFE JALE'NİN SAHNEYE ÇIKIŞI
Geleneksel Türk tiyatrosu kadın oyuncu sorununu kadın rollerini erkek oyunculara oynatarak çözmüştür. Tanzimat döneminde ise türk ve Müslüman olmayan farklı etnik kökendeki Hıristiyan kadınlar sahneye çıkmıştır.
Meşrutiyet döneminde de kadın erkek eşitsizliği ve kadın hakları konusu büyük bir sorun oluşturmuş ve tartışma konusu olmuştur. Çeşitli gazete ve dergilerde bu konuya geniş yer verilmiştir.

VE AFİFE JALE
Türk kadınının sahneye ilk çıkışı 1920 yılında gerçekleşmiştir. Bunu gerçekleştiren Afife Jale'dir.
Darülbedayi'de Hüseyin Suat Yalçın'ın 'Yamalar' isimli oyununda oynayan Ermeni sanatçı Eliza Binemeciyan 'Emel' karakterini canlandırıyordu fakat Binemeciyan'ın yurt dışına çıkmasıyla bu karakteri oynayacak yeni bir kadın oyuncuya ihtiyaç duyuldu ve seçmeler düzenlendi. Afife Jale, bu seçmelere ailesinin ve çevresinin tüm baskılarına rağmen katılır ve seçilir. İlk kez Hüseyin Suat Yalçın'ın 'Yamalar' isimli oyunuyla sahneye çıkan Afife Jale böylece adını sahneye çıkan ilk Türk ve Müslüman kadını olarak Türk tiyatro tarihine yazdırmıştır. Afife daha sonra da "Tatlı Sır" ve "Odalık" isimli oyunlarda oynamış fakat polis baskını ve kovuşturmasıyla karşılaşmıştır.
Bu işin öncesinde Afife ve arkadaşı Refika, Darülbedayi'ye stajyer olarak girmiş fakat ikisi de sahneye çıkamamıştır. Afife'nin attığı bu cesur adım, ateşi yakan ilk kıvılcım olmuş ve Afife'nin sahneye çıkışının ardından tüm baskı ve kovuşturmalara rağmen başka Türk ve Müslüman kadınlar da tüm baskı ve kovuşturmalara rağman sahneye çıkmaya başlamıştır.
Çağdaş kadın yazarlarımızdan Buket Uzuner'in 1993 yılında Yunus Nadi Roman Ödülünü kazandıran bilim-kurgu romanı Balık İzlerinin Sesi'nde Afife Jale'den; "sahne ışıklarının cesur ve asi kızı" olarak bahsedilir. Belki de onu tanımlayabilecek en güzel sözleri söylemiştir Buket Uzuner!
Kadınların ve erkeklerin birarada tiyatroya giremediği, kadınların tiyatro izleyebilmek için kılık değiştirmek durumunda kaldığı, yobazların tiyatroları bastığı, tutuklamalar ve yasaklamaların başrolde olduğu bir dönemde sahneye çıkan ilk Türk ve Müslüman kadını olmuştur Afife Jale. Bu yolda onunla yürüyen arkadaşları ve oyuncu olmak isteyen diğer Türk ve müslüman kadınlarının da aydınlığı ve yol göstericisi olmuştur Afife Jale...
AFİFE! JALE! AFİFE JALE; "sahne ışıklarının cesur ve asi kızı."
Not: Bu yazıyı oluşturmamda İletişim Yayınları'nın 1992 yılında yayınladığı cep üniversitesi kapsamında Metin And'ın hazırladığı Türk Tiyatro Tarihi isimli kitabın büyük ölçüde etki ve katkısı olmuştur.